Banka Hesabını Başkasına Kullandırma Suçu ve Cezası: TCK 158/1-f Kapsamında Nitelikli Dolandırıcılık (Güncel Yargıtay Kararları Işığında Ankara Ceza Avukatı Değerlendirmesi)
- Av. Mete ŞAHİN

 - 5 gün önce
 - 11 dakikada okunur
 
Dijital Çağın Tuzağı: Farkında Olmadan Suç Ortağı Olmak
Bu Yazıda Özetle: Bu makalede, (i) TCK 158/1-f uyarınca nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası, (ii) banka veya bilişim sisteminin ‘araç’ mı yoksa ‘ödeme vasıtası’ mı olduğu ayrımı, (iii) Yargıtay'ın güncel yaklaşımı, (iv) sanıklar için pratik bir savunma stratejisi kontrol listesi ve (v) konuyla ilgili Sıkça Sorulan Sorular (SSS) ele alınmaktadır.
Dijitalleşmenin hayatın her alanına nüfuz ettiği günümüz dünyasında, finansal işlemlerin hızı ve kolaylığı kadar, bu alanda işlenen suçların karmaşıklığı ve yaygınlığı da artmaktadır. Özellikle internet ve sosyal medya platformları üzerinden işlenen dolandırıcılık suçları, faillerin kimliklerini gizleme ve geniş kitlelere kolayca ulaşma imkanı bulduğu bir zemin hazırlamaktadır. Bu suç zincirinin en trajik halkalarından birini ise çoğu zaman durumun ciddiyetinden habersiz, "kolay para kazanma vaadi," "arkadaş hatırı," veya salt "bilgisizlik" gibi nedenlerle banka hesaplarını üçüncü kişilerin kullanımına açan bireyler oluşturmaktadır.
Bir anlık dikkatsizlik veya güvenden kaynaklanan bu eylem, kişiyi bir anda kendisini Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 10 yıla varan hapis cezası istemiyle yargılanan bir sanık konumunda bulmasına neden olabilmektedir. Hesabına gelen ve giden paralardan habersiz, belki de kendisine vaat edilen cüzi komisyon dışında hiçbir maddi menfaati olmamasına rağmen, organize bir suçun parçası olmakla itham edilen bu kişiler, hukuki bir labirentin içinde kaybolmuş hissetmektedir.
Bu yazının temel amacı, bir korku atmosferi yaratmak değil, aksine Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca "Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçundan, özellikle de banka hesabını kullandırması nedeniyle sanık olarak yargılanan kişilere, güncel hukuk kuralları ve en yeni Yargıtay kararları ışığında bir yol haritası sunmaktır. Bu kapsamlı analiz, içinde bulunduğunuz hukuki durumu anlamanıza, haklarınızı öğrenmenize ve etkili bir savunma için atılması gereken adımları görmenize yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Kanuni Çerçevesi (TCK 158/1-f)
Sanık olarak yargılandığınız suçun hukuki temelini ve sınırlarını anlamak, savunma sürecinin ilk ve en önemli adımıdır. İddianamelerde sıklıkla karşılaşılan TCK 158/1-f maddesi, dolandırıcılık suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir halini düzenlemektedir.
Suçun Tanımı ve Unsurları
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 158. maddesinin ilgili bendi şu şekildedir:
TCK Madde 158- (1) Dolandırıcılık suçunun;
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
...işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Bu kanun metninden de anlaşılacağı üzere, suçun temel unsurları şunlardır:
Hileli Davranışlar: Failin, mağduru yanıltacak, aldatacak nitelikte eylemlerde bulunmasıdır. Bu, basit bir yalandan öte, mağdurun denetim ve muhakeme yeteneğini ortadan kaldıracak yoğunlukta ve ustalıkta sergilenen aldatıcı hareketlerdir.
Aldatma: Hileli davranışlar neticesinde mağdurun iradesinin sakatlanması ve gerçeğe aykırı bir zihinsel duruma sokulmasıdır.
Haksız Menfaat Temini: Failin veya bir başkasının, bu aldatma sonucu mağdurun veya bir başkasının malvarlığı aleyhine haksız bir çıkar elde etmesidir.
Bu suçun nitelikli hale gelmesi, yani cezasının ağırlaşması için ise bu eylemlerin bilişim sistemleri (internet, sosyal medya, mobil uygulamalar vb.) veya banka/kredi kurumları "araç olarak" kullanılarak işlenmesi gerekmektedir.
Kritik Ayrım: "Araç Olarak Kullanma" vs. "Ödeme Vasıtası"
Yargılamanın seyrini ve verilecek cezanın miktarını doğrudan etkileyen en kritik hukuki ayrımlardan biri, bankanın veya bilişim sisteminin suçun işlenişindeki rolüdür. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, bu konuda net bir çizgi çizmektedir.
Araç Olarak Kullanma: Bu durumda banka veya bilişim sistemi, hilenin bizzat gerçekleştirildiği bir platform veya enstrüman olarak kullanılır. Fail, bankanın kurumsal kimliğine veya bilişim sisteminin işleyişine duyulan güvenden faydalanarak mağduru aldatır. Örneğin, sahte bir banka web sitesi tasarlayarak mağdurun bilgilerini ele geçirmek, sahte bir kredi onay belgesi veya dekont düzenleyerek mağduru ikna etmek, banka görevlisi gibi davranarak telefonla aramak gibi eylemler, bankanın "araç olarak kullanılmasına" tipik örneklerdir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bir kararında belirttiği üzere, bankanın maddi varlıklarının (çek, dekont vb.) kullanılması bu kapsamdadır ve bu varlıkların belge niteliğinde olması dahi şart değildir.
Ödeme Vasıtası Olarak Kullanma: Bu senaryoda ise hileli davranışlar (örneğin, internetteki sahte bir ürün ilanı, sosyal medyadaki yatırım vaadi) banka veya bilişim sistemi dışında, başka bir ortamda gerçekleştirilir. Mağdur, bu hileli davranışlara kandıktan sonra, elde edilen haksız menfaatin faile transfer edilmesi için banka (örneğin, failin verdiği IBAN'a para gönderme) sadece bir "ödeme aracı" olarak kullanılır. Yargıtay, bu gibi durumlarda, hileli eylem tamamlandıktan sonra bankanın sadece paranın tahsili için kullanılması halinde TCK 158/1-f maddesindeki nitelikli halin oluşmayacağını, eylemin şartları varsa TCK 157. maddesindeki basit dolandırıcılık suçunu oluşturabileceğini kabul etmektedir.
Mini Test: Eylem TCK 158/1-f Kapsamında mı?
Hile/ikna bankanın kurumsal kimliği (sahte site, sahte dekont vb.) üzerinden mi yürüdü?
Mağdur, banka ekranına, dekontuna veya kurumsal unvanına güvenerek mi işlem yaptı?
Hile tamamlanmadan önce banka/bilişim sistemi suçun işlenmesinde aktif bir rol aldı mı?
Para transferleri kısa aralıklarla ve çok sayıda farklı alıcı/gönderici ile mi yapıldı?
Hesap sahibi sanık, bu işlem karşılığında komisyon veya "hesap kirası" adı altında bir menfaat elde etti mi?
Sanığın kullandığı cihaz, IP adresi veya telefon hattı, suçu işleyen asıl fail(ler)le kesişiyor mu?
(İlk üç soruya verilen "evet" yanıtlarının ağırlığı, eylemin TCK 158/1-f kapsamında nitelikli dolandırıcılık olma ihtimalini güçlendirir. Tersi durumda ise eylemin TCK 157 kapsamında basit dolandırıcılık olduğu yönündeki savunma argümanı kuvvetlenir.)
Bu ayrım hayati öneme sahiptir. Çünkü eylemin basit dolandırıcılık olarak kabul edilmesi halinde:
Ceza Miktarı: 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası aralığına iner.
Görevli Mahkeme: Yargılamayı Ağır Ceza Mahkemesi yerine Asliye Ceza Mahkemesi yapar.
Uzlaştırma: Dava, uzlaştırma kapsamına girebilir.
Dolayısıyla, banka hesabını kullandıran sanığın savunmasında, bankanın suçun işlenmesinde bir "araç" mı yoksa sadece bir "ödeme vasıtası" mı olduğunun tespiti, davanın kaderini değiştirebilecek bir potansiyele sahiptir.
Suçun Cezası ve Yargılama Usulü
TCK 158/1-f maddesi uyarınca yargılanan bir sanığı bekleyen hukuki süreç ve potansiyel yaptırımlar oldukça ciddidir:
Hapis Cezası: Kanun, 4 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.
Adli Para Cezası: Hapis cezasının yanı sıra, mahkeme suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olmamak kaydıyla beş bin güne kadar adli para cezasına hükmeder. Bu, elde edilen haksız kazancın misliyle geri ödenmesi anlamına gelir.
Görevli Mahkeme: Bu suçla ilgili yargılamalar, cezanın üst sınırı nedeniyle Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülür.
Şikayet ve Zamanaşımı: Nitelikli dolandırıcılık suçu, kamu güvenliğini ve düzenini ilgilendirdiği için takibi şikayete bağlı değildir. Savcılık, suçu öğrendiği anda resen (kendiliğinden) soruşturma başlatır. Dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.
Uzlaştırma Yasağı: Basit dolandırıcılığın aksine, TCK 158. maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamında değildir. Bu, mağdur ile anlaşma yoluyla davanın sona erdirilemeyeceği anlamına gelir.
Kilit Soru: Banka Hesabını Kullandıran Kişi Neden ve Nasıl Yargılanır? (Suça İştirak ve Kast Unsuru)

Dolandırıcılık eylemini bizzat planlamamış, mağdurla hiçbir teması olmamış bir kişinin kendini sanık sandalyesinde bulmasının ardındaki hukuki mekanizma "suça iştirak" kurumudur. Savcılık makamı, banka hesabını kullandıran kişiyi, işlenen suça bir şekilde ortak olmakla itham etmektedir.
Suça İştirak Kavramı
Ceza hukukuna göre bir suça iştirak, farklı şekillerde gerçekleşebilir. Banka hesabı kullandırma eylemi genellikle "yardım etme" kapsamında değerlendirilir.
Müşterek Faillik: Suçun işlenmesine yönelik ortak bir karar ve eylem birliği içinde, suçu birlikte işleyen kişilerdir. Örneğin, bir kişinin sahte ilanı vermesi, diğerinin telefonla mağduru ikna etmesi, bir başkasının da paranın çekileceği hesabı temin etmesi durumunda, herkes suçun müşterek faili sayılabilir.
Azmettirme: Suçu işleme kararı olmayan bir kişiyi, suçu işlemeye teşvik eden ve karar vermesini sağlayan kişidir.
Yardım Etme: Suç işleme kararı almış olan failin, suçun icrasını kolaylaştıran eylemlerde bulunan kişidir. Banka hesabını kullandırmak, suçtan elde edilen menfaatin toplanmasını ve izinin kaybettirilmesini kolaylaştırdığı için tipik bir "yardım etme" eylemi olarak kabul edilir. Yardım eden kişi, asli faile göre daha az ceza alsa da yine de nitelikli dolandırıcılık suçundan sorumlu tutulur.
Ceza Sorumluluğunun Temeli: KAST
Türk ceza hukukunun temel prensibine göre, bir kişinin bir suçtan cezalandırılabilmesi için o eylemi "kasten" işlemiş olması gerekir. Yani, "ben bilmiyordum, haberim yoktu" savunması, ceza yargılamasının merkezinde yer alır. Ancak bu savunmanın ispatı, sanığın beyanından çok daha fazlasını gerektirir. Mahkemeler, kast unsurunu değerlendirirken sanığın iç dünyasını değil, dış dünyaya yansıyan somut eylemlerini ve hayatın olağan akışını dikkate alır.
Bir kişinin, banka hesabının bir suçta kullanılacağını bilmesi ve bunu istemesi (doğrudan kast) veya bu ihtimali kuvvetle öngörmesine rağmen "olursa olsun" diyerek kabullenmesi (olası kast) durumunda cezai sorumluluğu doğar.
Savcılık ve mahkemeler, kastın varlığını araştırırken şu gibi objektif kriterlere odaklanır:
Maddi Menfaat Temini: Sanığın, hesabını kullandırma karşılığında bir komisyon, kira bedeli veya başka bir ad altında para alması, suçun işleneceğini bildiğine veya en azından bilmesi gerektiğine dair en güçlü karine olarak kabul edilir.
Hesap Hareketlerinin Anormalliği: Kısa süre içinde, çok sayıda farklı kişiden hesaba küçük veya büyük meblağlarda para gelmesi ve bu paraların yine kısa süre içinde tek bir hesaba veya ATM'den nakit olarak çekilerek başka yerlere aktarılması gibi hayatın olağan akışına aykırı işlemler, hesap sahibinin durumu sorgulaması gerektiği yönünde bir beklenti yaratır.
Basiretli Davranma Yükümlülüğü: Mahkemeler, herkesten ortalama zekaya sahip, basiretli bir insan gibi davranmasını bekler. "Bana hesabını kirala, sana aylık 2.000 TL vereyim" gibi bir teklifin, yasal ve meşru bir amaca hizmet etmeyeceği açıktır. Bu gibi teklifleri kabul eden kişinin, hesabının yasa dışı işlerde kullanılma ihtimalini öngörmesi ve kabullenmesi beklenir.
Bu noktada, farklı senaryoların hukuki sonuçlarını özetlemek, durumun daha net anlaşılmasını sağlayacaktır.
Hesap Kullandırma Senaryosu  | Potansiyel Suçlama (TCK 158/1-f)  | "Kast" Unsurunun Değerlendirilmesi  | Yargılamadaki Olası Sonuç  | 
Komisyon/Kira Karşılığı Kullandırma  | Nitelikli Dolandırıcılığa İştirak (Yardım Eden/Müşterek Fail)  | Kastın varlığına dair çok güçlü karine kabul edilir. Sanığın "amacını bilmiyordum" savunması genellikle itibar görmez.  | Yüksek mahkumiyet riski. (3-10 yıl hapis)  | 
Güven İlişkisiyle (Arkadaş/Akraba) Kullandırma  | Nitelikli Dolandırıcılığa İştirak (Yardım Eden)  | İspata muhtaçtır. Sanığın saflığı, hayat tecrübesinin azlığı, herhangi bir maddi menfaat elde etmemiş olması lehe delil olabilir.  | Somut olayın özelliklerine, sanığın savunmasına ve delillere göre mahkumiyet veya beraat kararı verilebilir.  | 
Hesap Bilgilerinin Rıza Dışı (Çalınarak) Kullanılması  | Suçun Faili Değil, Muhtemelen Mağduru Olma  | Kast yoktur. Sanığın iradesi dışında bir durum söz konusudur.  | Soruşturma aşamasında takipsizlik (kovuşturmaya yer olmadığına dair karar) veya yargılama sonrası beraat.  | 
Bu tablo, sanığın durumunu objektif bir şekilde değerlendirmesine ve bir ceza avukatının bu süreçte kast unsurunun yokluğunu ispatlamak için ne kadar kritik bir rol oynadığını anlamasına yardımcı olur.
Yargıtay'dan Emsal Kararlar: Menfaat Elde Etmeyen Hesap Sahipleri İçin Umut Işığı

Ceza yargılamasında kanun metinleri kadar, o metinleri yorumlayan Yüksek Mahkeme'nin, yani Yargıtay'ın kararları da bağlayıcıdır. Son dönemde Yargıtay, banka hesabını başkasına kullandıran ancak bu işlemden hiçbir maddi menfaat elde etmeyen sanıkların durumuna ilişkin, ceza adaleti ve "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi lehine önemli bir içtihat değişikliğine gitmiştir.
İçtihat Değişikliğinin Analizi: Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2021/16966, K. 2024/7470, T. 04.06.2024
Bu karar, benzer durumdaki binlerce sanık için bir umut ışığı niteliğindedir. Karar, salt hesap kullandırma eyleminin, suç kastının varlığını ispatlamak için tek başına yeterli olamayacağını ve özellikle maddi menfaat yokluğunun, sanığın suç işleme iradesiyle hareket etmediğine dair güçlü bir delil teşkil ettiğini ortaya koymaktadır.
Karar Künyesi: Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Esas No: 2021/16966, Karar No: 2024/7470, Karar Tarihi: 04.06.2024.
Kararın Detaylı İncelenmesi
Somut Olay: Karara konu olan olayda sanık, komşusu ve iş arkadaşı olan diğer sanığa güvenerek, "banka kartım iptal oldu, hesabına para gelecek" şeklindeki beyanına inanarak banka hesap bilgilerini vermiştir. Hesabına gelen para, diğer sanık tarafından kullanılmış ve sanık bu işlemden hiçbir pay veya komisyon almamıştır.
Yargıtay'ın Değerlendirmesi: Yargıtay, sanığın savunmasını ve dosyadaki delilleri bir bütün olarak değerlendirmiştir. Sanığın, diğer sanıkla arasındaki tanışıklık ve güven ilişkisi nedeniyle hesap bilgilerini paylaştığına ve bu eylemden hiçbir maddi menfaat elde etmediğine dikkat çekmiştir.
Vardığı Sonuç: Yüksek Mahkeme, bu koşullar altında sanığın, diğer sanıkların dolandırıcılık eylemlerine "iştirak ettiğine dair cezalandırılmasına yeterli, kesin, inandırıcı ve her türlü şüpheden uzak delil bulunmadığı" sonucuna varmıştır. Bu gerekçeyle, yerel mahkemenin verdiği mahkumiyet kararını bozmuş ve sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Bu Karar Ne Anlama Geliyor?
Bu emsal niteliğindeki karar, savunma stratejileri açısından devrim niteliğinde sonuçlar doğurmaktadır:
Maddi Menfaat Kriteri: Bir sanığın, hesabını kullandırma eyleminden hiçbir maddi menfaat (komisyon, kira vb.) elde etmemiş olması, artık suç kastının yokluğuna dair en önemli ve güçlü delillerden biri olarak kabul edilmektedir.
İspat Yükünün Ağırlaşması: Bu kararla birlikte Yargıtay, iddia makamına (savcılığa) daha ağır bir ispat yükü yüklemiştir. Savcılık, artık sadece "hesabını kullandırmış" demenin ötesinde, sanığın bu suça ortak olma iradesini (kastını), maddi menfaat gibi somut ve şüpheye yer bırakmayan delillerle ispatlamak zorundadır.
Güven İlişkisinin Önemi: Karar, arkadaşlar, akrabalar veya komşular arasındaki güven ilişkisine dayalı olarak, kötüye kullanılabileceğini öngörmeden yapılan hesap paylaşımlarının, suç kastı olmaksızın gerçekleşebileceğini kabul etmektedir.
Özetle, Yargıtay'ın bu güncel yaklaşımı, "benim bir kazancım olmadı" savunmasını soyut bir beyan olmaktan çıkarıp, beraatle sonuçlanabilecek somut bir hukuki argümana dönüştürmektedir.
Savunma Stratejileri ve Yargılama Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Hakkınızda TCK 158/1-f maddesinden bir soruşturma veya dava açıldığında, sürecin en başından itibaren atılacak doğru adımlar, davanın sonucunu doğrudan etkileyebilir. Önceki bölümlerde analiz edilen hukuki bilgiler, şimdi pratik savunma stratejilerine dönüştürülmelidir.
İfade Öncesi Kontrol Listesi:
Avukatla görüşmeden ifade vermeyin.
Hesabınızı isteyen kişiyle olan tüm yazışmaları (WhatsApp, SMS vb.) ve dekontları saklayın.
Hesap hareketlerinizi kontrol ederek herhangi bir maddi menfaat elde etmediğinizi gösteren belgeleri hazırlayın.
Suçla ilgili IP adresi ve telefon hattı eşleşmelerinin yapılmasını talep etmeye hazır olun.
Suç vasfının TCK 158 (nitelikli) yerine TCK 157 (basit) olabileceği yönündeki hukuki tartışmayı mutlaka yapın.
İlk Adım: Panik Yapmayın, Harekete Geçin
İfadeye Çağrıldığınızda: Emniyet veya savcılık tarafından ifadenize başvurulmak üzere çağrıldığınızda, asla bir avukata danışmadan ifade vermeyin. Söyleyeceğiniz her kelime, aleyhinize delil olarak kullanılabilir. Anayasal bir hak olan "susma hakkınızı" kullanmak, suçluluğun bir göstergesi değildir; aksine, haklarınızı bildiğinizin ve bilinçli hareket ettiğinizin bir işaretidir.
Delilleri Toplayın: Hesabınızı kimin, ne zaman ve ne amaçla istediğine dair tüm yazışmaları (WhatsApp, SMS, sosyal medya mesajları), tanık olabilecek kişilerin bilgilerini ve hesabınızı kullandırmanız karşılığında herhangi bir menfaat elde etmediğinizi gösteren banka dökümlerini muhafaza edin.
Etkili Bir Savunmanın Bileşenleri
Etkili bir savunma, iddia makamının "kast" unsurunu ispatlayamadığını ortaya koymaya odaklanmalıdır:
Suç Kastının Olmadığının İspatı: Savunmanın temel direği budur. Özellikle Yargıtay'ın son kararları ışığında, hesabın kullandırılması karşılığında hiçbir maddi menfaat elde edilmediğinin banka kayıtları ve diğer delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanması hedeflenmelidir.
Teknik Delillerin Analizi: Dolandırıcılık eylemini gerçekleştiren asıl faillerle aranızda hiçbir bağın olmadığının kanıtlanması önemlidir. Suçun işlendiği internet sitesine erişim sağlanan IP adreslerinin, mağdurla iletişim kurulan telefon numaralarının size ait olmadığının tespiti gibi teknik deliller, sizi suçtan ayrıştıracaktır.
"Araç Olarak Kullanma" Unsurunun Tartışılması: Davanızın özelliklerine göre, bankanın hilenin bir parçası olarak değil, sadece bir ödeme aracı olarak kullanıldığı yönünde hukuki bir argüman geliştirilebilir. Bu, suçun vasfını nitelikliden basite indirgeyerek lehinize bir sonuç doğurabilir.
Etkin Pişmanlık Kurumu
Eğer suça iştirak ettiğiniz yönünde aleyhinize güçlü deliller varsa ve mahkumiyet riski yüksekse, "etkin pişmanlık" kurumu bir seçenek olarak değerlendirilebilir. TCK 168. maddesi uyarınca, mağdurun uğradığı zararın tamamını gidermeniz halinde cezanızda önemli bir indirim yapılır.
Dava açılmadan (soruşturma aşamasında) zarar giderilirse, cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
Dava açıldıktan sonra (kovuşturma aşamasında) hüküm verilmeden önce zarar giderilirse, cezanın yarısına kadarı indirilir.
Ancak etkin pişmanlık, suçu kabul ettiğiniz anlamına geldiği için, beraat ihtimalinin olduğu bir davada başvurulması gereken son çaredir. Bu stratejinin kullanılıp kullanılmayacağı, dosyanızdaki delillerin bir avukat tarafından titizlikle incelenmesinden sonra kararlaştırılmalıdır.
Ankara Ceza Avukatı ile Profesyonel Hukuki Destek
TCK 158/1-f gibi karmaşık, teknik detaylar içeren ve 10 yıla kadar hapis cezası öngören bir suçlamayla karşı karşıyayken, süreci tek başınıza yönetmeye çalışmak telafisi imkansız hak kayıplarına yol açabilir. Özellikle Ankara'da görülen nitelikli dolandırıcılık davalarında, güncel Yargıtay kararlarına ve Ağır Ceza Mahkemesi yargılama usullerine hakim, bu alanda çalışan bir Ankara ceza avukatı ile süreci yürütmek, adil yargılanma hakkınızın en temel gereğidir. Soruşturmanın en başından itibaren profesyonel bir savunma yapmak, delillerin doğru bir şekilde toplanmasını sağlamak ve mahkeme önünde hukuki argümanları etkili bir şekilde sunmak, beraat ile mahkumiyet arasındaki ince çizgiyi belirleyebilir. İster merkezde, ister Yenimahalle gibi ilçelerde olsun, Yenimahalle bölgesinde bu suçla karşılaşanlar için hukuki danışmanlık almak ve Ankara'da bu alanda çalışan bir ceza avukatından destek almak, bu zorlu süreçteki en doğru yatırımınız olacaktır.

Nitelikli Dolandırıcılık Hakkında Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Soru: Banka hesabımı birine kullandırmam veya kiralamam başlı başına suç mu?
Cevap: Hayır, tek başına bu eylem kanunda bir suç olarak tanımlanmamıştır. Ancak hesabın bir suçta (dolandırıcılık, yasa dışı bahis, kara para aklama vb.) kullanıldığını bilerek veya bilebilecek durumda olarak başkasının kullanımına sunmak, o suça iştirak (ortak olmak) olarak kabul edilir ve o suçun cezasıyla cezalandırılır.
Soru: Hesabıma tanımadığım birinden para geldi, ne yapmalıyım?
Cevap: Bu paraya kesinlikle dokunmayın ve harcamayın. Derhal bankanızla iletişime geçerek durumu bildirin, işleme şerh koydurun ve paranın geldiği hesaba iadesini talep edin. Ayrıca, durumu açıklayan bir dilekçe ile Cumhuriyet Savcılığı'na başvurarak kendinizi güvence altına almanız, ileride doğabilecek bir soruşturmada iyi niyetinizi ispatlamanız açısından önemlidir.
Soru: Bu suçtan dolayı tutuklu yargılanır mıyım?
Cevap: TCK 158/1-f maddesi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda sayılan ve otomatik tutuklama nedeni olan "katalog suçlar" arasında yer almaz. Ancak suç için öngörülen cezanın alt sınırının yüksek olması (4 yıl), kaçma veya delilleri karartma şüphesinin varlığı gibi nedenlerle mahkeme, tutuklu yargılanmanıza karar verebilir. Bu, her davada otomatik bir sonuç değildir ve dosyanın somut koşullarına bağlıdır.
Soru: Davada beraat ettim. Suçsuz yere yargılandığım için tazminat alabilir miyim?
Cevap: Eğer bu dava sürecinde haksız bir şekilde gözaltına alındıysanız veya tutuklandıysanız, evet, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 141. maddesi uyarınca, haksız koruma tedbirleri nedeniyle devlet aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açma hakkınız bulunmaktadır.
Soru: Etkin pişmanlıktan yararlanıp zararı giderirsem dava düşer mi?
Cevap: Hayır, dava düşmez. Nitelikli dolandırıcılık suçu şikayete bağlı olmadığından ve kamu davası niteliği taşıdığından, mağdurun zararının giderilmesi yargılamayı sona erdirmez. Zararın giderilmesi, TCK 168. maddesi uyarınca sadece cezanızda önemli bir indirim yapılmasını sağlar.
Soru: Avukat tutmak zorunda mıyım? Kendimi savunabilir miyim?
Cevap: Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve 10 yıla kadar hapis cezası istenen bu kadar ciddi ve hukuki uzmanlık gerektiren bir davada, kendinizi savunmanız teorik olarak mümkün olsa da pratik olarak hak kaybı yaşama riskiniz çok yüksektir. Kanunları, usul kurallarını ve en önemlisi güncel Yargıtay içtihatlarını bilen bir ceza avukatı tarafından temsil edilmeniz, adil yargılanma ve etkili bir savunma hakkınızın tam olarak kullanılması için şiddetle tavsiye edilir. Eğer bir avukat tutacak maddi gücünüz yoksa, baro tarafından size ücretsiz olarak bir müdafi (avukat) atanmasını talep etme hakkınız bulunmaktadır.
Yasal Uyarı
Bu web sitesinde yer alan bilgiler, yalnızca genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır ve hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Bu sitedeki bilgilerin kullanımı, hiçbir şekilde avukat-müvekkil ilişkisi oluşturmaz. İçerikte yer alan bilgilere dayanarak hareket etmeden önce, özel hukuki durumunuzla ilgili olarak mutlaka bu alanda çalışan bir avukata danışmanız tavsiye edilir.


Yorumlar