Ankara'nın Merkezinde Kâbus: Trafik Magandası Avukatı Darp Etti, Ambulans "Polis Yok" Diye Müdahale Etmedi.
- Av. Mete ŞAHİN

- 12 Kas
- 9 dakikada okunur

GİRİŞ: BİR AVUKATIN GÖZÜNDEN ANKARA'DA GÜVEN ZAFİYETİ: 10 KASIM 2025 GECESİ YAŞADIKLARIM
Ben Avukat Mete ŞAHİN. 10 Kasım 2025 gecesi, saat 23:45 sularında, Yenimahalle İvedik Caddesi'ndeki ofisimden eşimle birlikte yorgun argın çıkmıştım. Tek amacı evine gidip dinlenmek olan bir hukukçu, bir eş ve bir vatandaştım. Dakikalar sonra, Ankara'nın göbeğinde, İvedik Caddesi ve Ragıp Tüzün Caddesi kesişimindeki ışıklarda, hem bir trafik magandasının vahşi saldırısına hem de güvendiğimiz kurumların akıl almaz ihmaline maruz kalacağımı bilmiyordum.
Bu yazının amacı, kişisel bir şöhret arayışı veya bir reklam faaliyeti değildir. Bu yazı, bir hukukçunun ve bir vatandaşın başına gelen sistemik bir zafiyeti, kanıtlarıyla birlikte kamuoyuna duyurmak ve "Benim başıma bunlar geliyorsa vatandaşın vay haline" demek için kaleme alınmıştır.
Bir Ankara avukatı olarak, Yenimahallede avukat kimliğimle her gün adalet aradığım sokaklarda yaşadığım bu çifte travmanın, yani hem trafik terörünün hem de kamu hizmeti ihmalinin, derinlemesine bir hukuki analizini yapmak, benim için mesleki bir sorumluluktur.
BÖLÜM 1: TRAFİK MAGANDASININ VAHŞİ SALDIRISI – TÜRK CEZA KANUNU (TCK) KAPSAMINDA HUKUKİ ANALİZ
Olay, karanlıkta tam olarak görünmeyen bir yol çalışması nedeniyle hafifçe sol şeride manevra yapmamla başladı. Yanımdaki aracın uzun süre kornaya basmasının ardından, kırmızı ışıkta durduk. Tartışmadan kaçınmak için aracının gerisinde durmamıza rağmen, şahıs geri geri gelerek "ne yapıyorsun a.....na koduğum", "seni öldürürüm", "senin a....na koyarım" şeklinde tehdit ve hakaretlerde bulundu. Polisi arayacağımızı söylememiz üzerine "tamam çek kenara ara polisi de, polisinde a....na koyayım" diyerek cüretkârlığını artırdı.
Aracı sağa çektiğimde, şahıs aracını önüme kırarak indi ve dibime kadar geldi. Ben daha "karanlıkta çalışmayı görmedim, bilerek yapmadım" demeye çalışırken, eşim "dur" demek için araçtan indiği sırada, benim dikkatim eşime dönükken şahıs bana önce kafa attı, sonrasında elindeki sert bir cisimle (muhtemelen anahtarlık vb.) burnuma ve sonrasında eşimin kafasına vurdu. Burnumda çoklu kırıklar meydana geldi ve kanama başladı.

Tehdit mi, Hakaret mi? Saldırganın Sözleri (TCK 106 vs. TCK 125)
Bu olayda failin eylemleri, Türk Ceza Kanunu kapsamında birden fazla ve ağır suçları oluşturmaktadır.
Hakaret Suçu (TCK 125): Şahsın "a....na koduğum" şeklindeki sözleri, TCK 125 kapsamında "sövme" yoluyla onur, şeref ve saygınlığı rencide edici nitelikte olup, hakaret suçunun maddi unsurunu açıkça oluşturmaktadır.
Tehdit Suçu (TCK 106): Olayın hukuki analizi, basit bir hakaretin çok ötesindedir. Failin "seni öldürürüm" sözü, TCK 106/1 kapsamında "hayata yönelik" bir tehdittir.
"Sinkaflı" Sözlerin Hukuki Niteliği: Olayda failin "seni öldürürüm" sözü, TCK 106/1 kapsamında "hayata yönelik" net bir tehdittir. "Senin a.....na koyarım" gibi sinkaflı ifadelerin hukuki niteliği ise tartışmalıdır. Yargıtay uygulamasında, "seni öldüreceğim" ifadesi TCK 106 kapsamında tehdit; "senin a....nı avradını sinkaf edeceğim" (olayımızdaki "senin a......na koyarım" benzeri) türü sinkaflı sözler ise güncel Yargıtay Ceza Genel Kurulu (örn: 2018/46 E., 2021/38 K.) içtihadında çoğunlukla TCK 125 kapsamında hakaret olarak kabul edilmektedir. Tehdit ve hakaret içeren sözler aynı anda söylendiğinde, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin (2022/11349 E.) belirttiği gibi, failin hem tehdit hem hakaret suçundan ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği yönünde kararlar da mevcuttur. Somut olayda da failin en azından TCK 106 (Tehdit) ve TCK 125 (Hakaret) suçlarından ayrı ayrı sorumlu tutulması gerekecektir.
Suçların İçtimaı (Gerçek İçtima): Fail hem tehdit etmiş hem de yaralamıştır. TCK 106/3 maddesi çok açıktır: "Tehdit amacıyla kasten yaralama... suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir." Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin (2020/28579 E.) belirttiği gibi, failin tehdidinin ciddiliğini vurgulamak amacıyla mağduru yaralaması halinde, fail hem tehdit suçundan hem de kasten yaralama suçundan (gerçek içtima) ayrı ayrı cezalandırılmalıdır. Olayımızda fail, tehditlerinden hemen sonra kafa atıp burnumu kırarak, eyleminin ciddiyetini göstermeyi amaçlamıştır.
Kasten Yaralama, Burun Kırığı ve "Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama" (TCK 86 & TCK 87/3)
Saldırganın kafa atması ve sert bir cisimle vurması sonucu "burnumda kırıklar meydana gelmesi", eylemi basit bir yaralamadan (TCK 86) çıkarıp, "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" (TCK 87) kapsamına sokmaktadır.
İlgili kanun maddesi TCK 87/3 şu şekildedir: "Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına... neden olması halinde... ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır."
Burada iki kritik hukuki detay öne çıkmaktadır:
Tıbbi Raporların Hukuki Önemi: Olay sonrası aldığım "darp cebir raporu", çekilen "BT" (Bilgisayarlı Tomografi) ve burnuma yapılan "redüksiyon işlemi" (kırığın yerine oturtulması), sadece tıbbi müdahaleler değil, TCK 87/3 maddesinin uygulanması için zorunlu olan hukuki kanıtlardır. Nitekim, 11.11.2025 tarihli (Rapor Tarihi 10:15:47) ve "W51-Bir Başka Şahıs Tarafından Darp Veya Çarpma" ICD kodlu Acil Maksillofasial BT raporumda, "Nazal kemik her iki yarıda deplase fraktürler" ve "Nazal septumda fraktür hattı" tespiti, bu vahşi saldırının hukuki karşılığını net bir şekilde belgelemektedir. Alınacak Adli Tıp Kurumu (ATK) raporu, bu kırığın benim "hayat fonksiyonlarıma" (nefes alma, koku alma vb.) etkisini belirleyecek ve bu belirleme, şahsın alacağı cezanın artırım oranını doğrudan etkileyecektir.
Yüz Bölgesinde Kalıcı İz Riski: Burun, TCK 87 açısından "yüz" bölgesi kapsamındadır. Eğer bu saldırı, "yüzünde sabit ize" (TCK 87/1-c) veya "yüzünde sürekli değişikliğe" (TCK 87/2-d) neden olursa, failin alacağı ceza çok daha ağırlaşacaktır. Bir hukukçu ve mağdur olarak, iyileşme sürecimi takip edip, kalıcı bir iz veya şekil bozukluğu durumunda ATK'dan ek rapor talep etmem, adaletin tam tecellisi için şarttır.
Saldırganın (20 yaşında bir genç) kafa attıktan sonra elindeki sert bir cisimle (TCK 6/1-f kapsamında "silah" sayılması muhtemel) burnumu kırması TCK 87 kapsamında ağır bir suçlamayla mevcutlu olarak savcılığa gönderilmesi ve Avukatım Şahin Batuhan Aslan'ın belirttiğine göre tutuklanması, bu suçun CMK 100/3 kapsamında "katalog suçlardan" olması, kuvvetli suç şüphesinin ve somut delillerin varlığı halinde tutuklama nedeninin var sayılmasına imkan tanımasının bir sonucudur.
BÖLÜM 2 (SKANDAL): AMBULANS YARALI AVUKATA MÜDAHALE ETMEDİ (TCK 257 ANALİZİ)
Olayın ilk şokunu atlattıktan sonra, adaletin tecellisi gereken ikinci perde başladı: Kamu hizmetlerinin iflası. Bu bölüm, "Ambulans yaralı avukata müdahale etmedi" gerçeğinin hukuki analizidir.
Olay Gecesi Yaşananlar: 112 Kayıtları ve 06 XX 5455 Plakalı Ambulans
Saldırgan, vatandaşların toplanması üzerine aracına binerek kaçtı. Eşim, daha ben darp edilirken 112 Acil Çağrı Merkezi'ni aramıştı. Saldırgan kaçtıktan sonra, ilk olarak eşim (Saat 00:01 ve 00:09'da), ardından ben (Saat 00:22 ve 00:26'da) ve yoldan geçen bir vatandaş, kanamayı durdurmak ve yardım çağırmak için defalarca 112'yi aradık.

İlk ambulans, aramalardan yaklaşık 10 dakika sonra olay yerine geldi. Ancak yaşananlar, saldırının kendisi kadar travmatikti:
Ambulans ekibi, olay yerinde saldırganın kaçmış olmasına ve sadece kan revan içinde olan ben, eşim ve yardımsever bir vatandaş olmasına rağmen, "polis gelmedi" bahanesiyle ve "sözde can güvenliği" gerekçesiyle ambulanslarından inmedi.
Yardım için gelen bir vatandaş, ambulansın yanına giderek "saldırgan kaçtı, yaralı burada" demesine rağmen, ekip müdahale etmeyi reddetti.
Bu sırada 112 Acil Çağrı Merkezi'ni defalarca arayıp, 06 XX 5455 plakalı ekibin müdahale etmediğini, kanamam olduğunu bildirdik. Buna rağmen hiçbir müdahalede bulunulmadı.
Bu sırada olay yerine bir ambulans daha geldi, ancak o da müdahale etmeden gitti.
Olay yerinin yaklaşık 50 metre ilerisinde bekleyen ilk ambulansın (06 XX 5455) yanına, kan revan içinde ben kendim yürüdüm. Buna rağmen, yine de bana yardım etmediler.
Ekip, yaklaşık 20 dakika boyunca, Ankara'nın en işlek caddelerinden birinde, burnu kırılmış ve kanaması olan bir vatandaşa müdahale etmeden ambulansın içinde bekledi.
Polis ekibi nihayet olay yerine geldikten yaklaşık 5 dakika sonra, ambulans olay yerine geldi ve müdahale etmek istedi.
"Can Güvenliği" Bahanesi vs. Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği
112 ekibinin, kendilerini savunmak için "olay yeri güvenliği" ve "güvenli bölgede triaj" protokollerini öne sürecekleri açıktır. "Polis olmadan müdahale etmem" beyanı bu protokole dayanmaktadır.
Ancak "olay yeri güvenliği" protokolü, aktif bir tehdit (örneğin devam eden bir silahlı çatışma veya kavga) varken sağlık ekibinin can güvenliğini sağlamak içindir. Oysa benim olayımda, tanıkların ve eşimin defalarca teyit ettiği (ve 112 Acil Çağrı Hattına bildirdiği) üzere, saldırgan olay yerinden kaçmıştı. Olay yerinde aktif bir tehdit kalmamıştı. Tehdit ortadan kalktığı anda, "olay yeri güvenliği" bahanesi protokolün amacını aşar ve ihmale dönüşür.
112 Personelinin Görevi İhmal Suçu (TCK 257/2)
112 Acil Sağlık personeli, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olmasalar dahi, TCK 6/1-c maddesi uyarınca "kamusal faaliyetin yürütülmesine" katıldıkları için "kamu görevlisi" sayılırlar. Eylemleri, TCK 257/2 maddesi kapsamında "Görevi Kötüye Kullanma" suçunun ihmali şeklini oluşturmaktadır.
TCK 257/2 şu şekildedir: "Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi,... hapis cezası ile cezalandırılır."
Suçun unsurları olayımızda net bir şekilde oluşmuştur:
Fiil (İhmal veya Gecikme): Kamu görevlisi olan 112 ekibi, asli görevleri olan acil tıbbi müdahaleyi, hiçbir meşru gerekçe olmaksızın yaklaşık 20 dakika boyunca "geciktirmiş" ve "ihmal" etmiştir.
Sonuç (Kişilerin Mağduriyeti): TCK 257/2 maddesinin uygulanması için bir "mağduriyet" şarttır. Mağduriyet, sadece ekonomik zarar demek değildir. Yargıtay'a göre mağduriyet, "kişinin ekonomik, sosyal, siyasi ve medeni her türlü şahsi haklarının ihlal edilmesi" durumunda da gerçekleşir. Benim "Acil Sağlık Hizmeti Alma Hakkım" anayasal ve yasal bir haktır. Burnumdan kanlar akarak, 50 metre uzağımdaki ambulanstan 20 dakika boyunca yardım alamamak, TCK 257/2’te tanımlanan "şahsi hakların ihlal edilmesi" yoluyla mağduriyetin ta kendisidir.
Olay yerinde artık aktif bir tehlike olmadığı, saldırganın kaçtığı ve buna rağmen 112 ekibinin yaklaşık 20 dakika boyunca müdahaleyi geciktirdiği; 112 çağrı kayıtları, 06 XX 5455 plakalı ambulansın log/GPS verileri, "Nakil Reddi" formuna düştüğüm şerh, tanık beyanları ve olası MOBESE görüntüleriyle desteklenirse, TCK 257/2 anlamında ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının ciddi şekilde tartışılacağını düşünüyorum. Bu kayıtlar, 112 ekibinin acil tıbbi müdahaleyi makul bir gerekçe olmaksızın geciktirdiğini ortaya koyarsa, savcılık açısından TCK 257/2 kapsamında soruşturma açılması için kuvvetli bir zemin oluşacaktır. (Alternatif olarak, genel nitelikteki TCK 98 -Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi- de tartışılabilir; ancak kamu görevlisi statüsü nedeniyle öncelikle TCK 257/2 uygulaması gündeme gelecektir.)
Ambulansla Gitmeyi Reddetme ve "Şerh Düşme"nin Hukuki Önemi
Polis geldikten sonra bana müdahale etmek isteyen ekibe güvenemediğim için ambulansla hastaneye gitmeyi reddettim. Benden "Nakil Reddi" evrakını imzalamamı istediler. Bu, bir hukukçu olarak yaptığım en stratejik hamleydi:
Bu evrakı imzaladım, ancak "bu durumu ilgili evraka şerh düşerek imzaladım."
Normalde bir "nakil reddi" formu, sağlık ekibini "hasta kendi rızasıyla reddetti" diyerek yasal olarak korur. Ancak benim düştüğüm şerh, bu evrakı tam tersine, 112 personelinin aleyhine TCK 257/2 suçunun işlendiğine dair yazılı bir kanıta dönüştürmüştür. O tutanak, artık benim tedaviyi reddettiğimi değil, "20 dakika boyunca bana müdahale etmediğiniz ve size güvenim kalmadığı için" nakli reddettiğimi belgeleyen resmi bir evraktır.
BÖLÜM 3: SİSTEMİK ÇÖZÜMSÜZLÜK VE HUKUKİ SÜREÇ
Kendi imkanlarımla hastaneye gittim, darp cebir raporumu aldım, burnuma redüksiyon işlemi ve BT çekildi. Akabinde karakola gittik. Trajikomik bir şekilde, beni ve eşimi darp eden şahıs da teslim olmak için karakola gelmişti ve hala bizi tahrik ederek, "bizle dalga geçmeye devam ediyordu."
O noktada, bir Ankara avukatı olarak dahi, yaşadığım şok ve travma karşısında mesleki desteğin önemini bir kez daha anladım. Meslektaşım Avukat Şahin Batuhan ASLAN eşliğinde ifademi verdim ve hem bana hem de eşime yönelik eylemleri (hakaret, tehdit, darp) nedeniyle şahıstan şikayetçi oldum. Eşim de "hakaret, tehdit ve başına vurulduğu için" ayrıca şikayetçi oldu.

Yaşadıklarım, "Olay nereden bakarsan elinde kalıyor" sözünün canlı bir örneğidir.
Polis Yetersizliği: Yaşadığım olay, acı bir gerçeği de ortaya koymuştur: Polis ekipleri, fazla görevlendirmeler ve personel azlığı sebebiyle olay yerlerine yetişemiyor. Bu bir mazeret değil, bir neden-sonuç ilişkisinin başlangıcıdır. Polisin yetersizliği ve geç müdahalesi, hem saldırganı "polisinde a....na koyayım" diyebilecek kadar cüretkâr hale getirmiş hem de 112 ekibine "polis yok" bahanesini sunarak kendi TCK 257 suçlarını işlemeleri için zemin hazırlamıştır.
Ambulans İhmali: 112 ekibi, saldırgan kaçmış olmasına rağmen, polis yokluğunu bir bahane olarak kullanarak temel görevini yaklaşık 20 dakika boyunca ihmal etmiştir.
Trafik Terörü: 20 yaşındaki bir trafik magandası, Ankara'nın göbeğinde, eşimin yanında, eşime baktığım bir anda bana kafa atıp burnumu kırabilme cüretini kendinde bulmuştur.
Trafik magandası tarafından saldırıya uğradım, ne yapmalıyım?
Hemen 112 Acil Çağrı Merkezi'ni arayarak hem polis hem de ambulans talep edin. Saldırgan olay yerindeyse güvenli bir yere sığının ve araç plakasını, şahsın eşkalini (mümkünse videosunu) kayıt altına alın. Olay sonrası derhal en yakın hastaneye giderek "darp cebir raporu" (adli rapor) alın. Bu rapor, yara izleriniz ve kırıklarınız (TCK 86, TCK 87) için davanın temelini oluşturur. Ardından, bu raporla birlikte en yakın polis merkezine giderek şikayetçi olun. Sürecin hukuki takibi için bir avukattan destek almanız, haklarınızı (maddi ve manevi tazminat dahil) tam olarak korumanızı sağlar.
Trafik tartışmasında "seni öldürürüm" veya sinkaflı küfürler (örn: "senin a...na koyarım") demek hangi suçu oluşturur?
"Seni öldürürüm" demek, Türk Ceza Kanunu'nun 106. Maddesi (TCK 106) uyarınca net bir tehdit suçudur. "Senin a...na koyarım" gibi sinkaflı ifadeler ise, Yargıtay'ın güncel içtihatlarına göre (örn: Yargıtay CGK 2018/46 E., 2021/38 K.), çoğunlukla hakaret (TCK 125) olarak kabul edilmektedir. Eğer bu tehditler, darp eylemiyle birlikte işlenirse (TCK 106/3), fail hem tehdit suçundan hem de kasten yaralama suçundan (TCK 86/87) ayrı ayrı cezalandırılır.
Ambulans veya 112 ekibi yaralıya müdahale etmezse ne olur?
112 Acil Sağlık personeli, TCK 6. Maddesi uyarınca "kamu görevlisi" statüsündedir. Görevleri, acil tıbbi müdahale sağlamaktır. "Olay yeri güvenliği" protokolü, sadece aktif bir tehdit (kavganın devam etmesi vb.) varken geçerlidir. Eğer saldırgan kaçmışsa ve olay yerinde aktif bir tehdit yoksa, "polis gelmedi" bahanesiyle yaralıya müdahale etmemek, TCK 257/2 maddesinde tanımlanan "ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma" suçunu oluşturur. Bu ihmal, yaralının "sağlık hakkının" engellenmesiyle "mağduriyetine" yol açar. Bu durumda olan personel hakkında suç duyurusunda bulunulabilir.
KAPANIŞ VE HUKUKİ TAKİP ÇAĞRISI
Ben Avukat Mete Şahin. 10 Kasım 2025 gecesi, saatlerce çalıştığım ofisimden çıkıp sadece evime gitmek isterken, hem bir suçlunun fiziksel şiddetine hem de güvendiğim kamu kurumlarının sistemik ihmaline maruz kaldım.
Bu olayın hem mağduru hem de bir hukukçusu olarak, bu suçların – hem 20 yaşındaki trafik magandasının TCK 86 (Kasten Yaralama), TCK 87 (Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama), TCK 106 (Tehdit) ve TCK 125 (Hakaret) uyarınca işlediği suçların, hem de 06 XX 5455 plakalı ambulans personelinin TCK 257/2 uyarınca işlediği ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun– cezasını alması için yasal sürecin sonuna kadar takipçisi olacağım.
Bu makale, yaşadığım mağduriyet üzerinden, trafik terörü ve kamu hizmetlerindeki aksaklıklara ilişkin hukuki bir bilgilendirme amacıyla kaleme alınmıştır. Bu yazının amacı, benzer bir durumda kalan vatandaşların yasal haklarını bilmelerini sağlamaktır.
Eğer siz de Ankara'da veya Türkiye'nin herhangi bir yerinde benzer bir trafik magandalığına veya kamu hizmeti ihmaline maruz kalırsanız, haklarınızı tam olarak öğrenmek ve korumak için bir avukattan profesyonel yasal danışmanlık almanız hayati önem taşımaktadır.
Yasal Uyarı: Bu web sitesinde yer alan bilgiler, yalnızca genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır ve hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Bu sitedeki bilgilerin kullanımı, hiçbir şekilde avukat-müvekkil ilişkisi oluşturmaz. İçerikte yer alan bilgilere dayanarak hareket etmeden önce, özel hukuki durumunuzla ilgili olarak mutlaka bu alanda çalışan bir avukata danışmanız tavsiye edilir.

Yorumlar