top of page

TCK Madde 6 Tanımları: Ankara Ceza Avukatı Gözüyle Güncel Yargıtay Kararları

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Mete ŞAHİN
    Av. Mete ŞAHİN
  • 10 Kas
  • 10 dakikada okunur
TCK madde 6’daki hukuki tanımları Ankara ceza avukatı bakış açısıyla ele alan blog yazısını simgeleyen, Ankara Adliyesi ve adalet terazisi önünde Yenimahalle’yi vurgulayan gece temalı kapak görseli.

Ceza Yargılamasında "Tanım"ların Önemi: Ankara Avukat Perspektifi


5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK), karmaşık ve teknik bir yapıya sahiptir. Bir ceza davasının sonucu, genellikle kanundaki "tanım"ların doğru yorumlanmasına bağlıdır. TCK'nın 6. maddesi, ceza hukukunun "sözlüğü" veya "alfabesi" olarak kabul edilir. "Silahla tehdit", "gece vakti hırsızlık", "kamu görevlisine hakaret" veya "çocuğun istismarı" gibi suçların vasıflandırılması, tamamen bu maddedeki tanımlara bağlıdır.


Ankara ceza avukatı olarak edindiğimiz tecrübe, Yargıtay'ın en güncel kararlarıyla zenginleşen bu tanımların, bir savunmanın temelini oluşturduğunu göstermektedir. Ankara Adliyesi gibi yoğun ceza mahkemelerinde, bir nesnenin "silah" sayılıp sayılmayacağı veya bir avukatın "kamu görevlisi" olarak ne zaman kabul edileceği gibi detaylar, davanın seyrini bütünüyle değiştirebilir. Bu makale, ceza hukukunun bu kritik maddesini, Ankara avukat pratiği ve en son Yargıtay içtihatları ışığında detaylı bir şekilde analiz etmektedir.


KİŞİ VE STATÜYE İLİŞKİN TANIMLAR (a, b, c, d)


TCK 6. maddenin ilk dört bendi, failin veya mağdurun kişisel statüsüne odaklanır. Bu statüler, ceza sorumluluğunu, cezanın miktarını veya suçun niteliğini doğrudan etkiler.


Vatandaş (TCK 6/1-a) ve Çocuk (TCK 6/1-b) Deyimleri


"Vatandaş" tanımı (TCK 6/1-a), fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişiyi ifade eder. Bu tanım, özellikle TCK 11. ve 12. maddelerde düzenlenen "Yabancı Ülkede İşlenen Suçlar"da Türk vatandaşı olan failin veya mağdurun durumunun belirlenmesi gibi, kanunun kişisel (şahsilik) ilkesinin uygulandığı durumlarda kritik önem kazanır.


"Çocuk" tanımı (TCK 6/1-b) ise, "henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi" olarak net bir şekilde belirtilmiştir. Bu tanım, TCK'daki en önemli ceza sorumluluğu düzenlemelerinden biri olan TCK Madde 31 (Yaş Küçüklüğü) ile doğrudan ve zorunlu bir hukuki bağ içindedir.


Derinlemesine Analiz: "Çocuk" (TCK 6/1-b) ve Kusur Yeteneği


TCK 6. maddedeki tanım, TCK 31. madde ile birlikte ele alınmalıdır. TCK 31, yaş gruplarına göre ceza sorumluluğunu kademelendirir:

  • 0-12 Yaş Grubu: Fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış çocukların ceza sorumluluğu hiç yoktur.

  • 12-15 Yaş Grubu: Bu gruptaki çocukların ceza sorumluluğu, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme veya davranışlarını yönlendirme (kusur) yeteneğinin bulunup bulunmadığına bağlıdır.

  • 15-18 Yaş Grubu: Kanun, bu gruptaki çocukların kusur yeteneğine sahip olduğunu bir karine olarak kabul eder, ancak verilecek cezada indirime gidilir.


Yargıtay Perspektifi (Kusur Yeteneği): Yargıtay Ceza Genel Kurulu, özellikle 12-15 yaş grubundaki çocukların kusur yeteneğinin tespitinde son derece titiz bir yaklaşım benimsemektedir. Yargıtay, bu hassas değerlendirmenin, hâkimin genel hukuk bilgisi veya kişisel gözlemiyle yapılamayacağını, mutlaka adli tıp, psikiyatri uzmanı ve sosyal hizmet uzmanından alınacak sosyal inceleme raporu (SİR) gibi bilimsel verilere dayanması gerektiğini vurgulamaktadır.


Yargıtay Perspektifi (Yaş Tespiti): Çocuğun yaşının tespiti konusunda bir şüphe varsa (örneğin, nüfus kaydının doğruluğu şüpheliyse), ceza hukukunun temel ilkelerinden olan "şüpheden sanık yararlanır" (in dubio pro reo) ilkesi devreye girer. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin yerleşik kararlarına göre, yaş konusunda kesin bir tespit yapılamıyorsa, durum sanık (çocuk) lehine yorumlanmak zorundadır. Bu durum, ceza sorumluluğunu tamamen kaldırabilir (örn. 12 yaşın altında kabul edilme) veya uygulanacak cezada ciddi indirimlere yol açabilir. Ayrıca, sağır ve dilsiz çocuklar için TCK 33. maddede bu yaş gruplarının farklı ve özel olarak düzenlendiği de unutulmamalıdır.


Kamu Görevlisi (TCK 6/1-c): Eski "Memur" Kavramından Yeni "Kamusal Faaliyet" Anlayışına Geçiş


5237 sayılı TCK'nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri "kamu görevlisi" tanımıdır. 765 sayılı eski TCK'daki statik "memur" tanımı terk edilmiş, yerine dinamik ve geniş bir kavram olan "kamusal faaliyet" getirilmiştir.


TCK 6/1-c'ye göre kamu görevlisi, "kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi"dir. Maddenin gerekçesine göre "kamusal faaliyet", Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş usullere göre verilmiş siyasal bir kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesi faaliyetidir.


Yargıtay Perspektifi: Yargıtay, bu geniş tanımı kullanarak, geleneksel "devlet memuru" algısının çok ötesine geçen kararlar vermiştir. Örneğin, Yargıtay 5. Ceza Dairesi, yapı denetim şirketinin (özel hukuk tüzel kişisi) ortakları veya mühendis/mimar olarak görev yapan çalışanlarını, yürüttükleri denetim faaliyetinin kamusal niteliği nedeniyle TCK 204/2 (Resmi Belgede Sahtecilik) suçu bakımından "kamu görevlisi" saymıştır. Bu karar, kişinin bordrosunun özel bir şirkette olmasının değil, yürüttüğü faaliyetin niteliğinin TCK 6/1-c açısından belirleyici olduğunu netleştirmiştir.


Yargı Görevi Yapan (TCK 6/1-d) ve Avukatın Hukuki Statüsü Üzerine Yargıtay İçtihatları


TCK 6/1-d, "yargı görevi yapan" deyiminden "yüksek mahkemeler, adlî ve idarî mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar"ın anlaşılacağını açıkça hükme bağlamıştır. Avukatların, yargının kurucu unsurlarından olan hâkim ve savcılarla birlikte zikredilmesi, savunma makamının statüsünü pekiştirmiştir.


Avukatın bu statüsü, hem avukata karşı işlenen suçlarda hem de avukatın işlediği iddia edilen suçlarda farklı hukuki sonuçlar doğurur.


Avukata Karşı İşlenen Suçlarda Avukatın Statüsü


Avukat, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca bir kamu hizmeti yürütür. Bu görevi ifa ederken "yargı görevi yapan" (TCK 6/1-d) veya "kamu görevlisi" (TCK 6/1-c) statüsündedir.


Yargıtay Perspektifi: Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin emsal bir kararına göre, haciz işlemi sırasında bir avukata karşı cebir veya tehdit kullanılması, basit bir eylem değil, TCK 265/2'de düzenlenen "görevi yaptırmamak için direnme" suçunun nitelikli halini oluşturur. Çünkü eylem, TCK 6/1-d kapsamında "yargı görevi yapan" kişiye karşı işlenmiştir.


Bu koruma sadece avukatlarla sınırlı da değildir. Yargıtay, aynı kararında stajyer avukatın da, Avukatlık Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca avukatın yazılı onayıyla yürüttüğü işler (örn. haciz) sırasında, TCK 6/1-c kapsamında "kamusal faaliyete katılan kişi" olarak kamu görevlisi sayılması gerektiğine ve ona karşı işlenen suçun da nitelikli hal alacağına hükmetmiştir.


Avukat Tarafından İşlenen Suçlarda Statü Değerlendirmesi: Zimmet mi, Güveni Kötüye Kullanma mı?


Avukatın hukuki statüsü, kendi eylemleri söz konusu olduğunda daha karmaşık bir hal alır. Özellikle avukatın müvekkili adına tahsil ettiği parayı uhdesinde tutması durumunda, bu eylemin TCK 247 (Zimmet) suçu mu, yoksa TCK 155/2 (Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma) suçu mu olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına konu olmuştur.


Yargıtay Perspektifi (YCGK): Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bu konudaki yerleşik içtihadı , avukatın statüsünün "statik" (durağan) değil, eylemin zamanlamasına ve niteliğine göre "dinamik" (bağlamsal) olduğunu ortaya koymuştur:


  1. Durum 1 (Kamu Görevlisi Olarak Avukat): Eğer avukat, yargısal faaliyet devam ederken (örneğin, dava sürerken veya icra takibi derdestken) müvekkili adına bir para tahsil eder ve bu parayı müvekkile vermezse, bu eylem "kamu görevlisi" sıfatıyla işlendiği için Zimmet (TCK 247) suçunu oluşturur. Çünkü bu noktada avukat, yargısal faaliyetin bir parçası olarak hareket etmektedir.


  2. Durum 2 (Özel Vekil Olarak Avukat): Eğer avukat, tüm yargısal faaliyetler sona erdikten sonra (örneğin, dava kesinleştikten sonra) müvekkiliyle arasındaki özel hukuk (Borçlar Kanunu) kaynaklı vekâlet ilişkisine dayanarak bir parayı tahsil eder ve vermezse, bu eylem "özel vekil" sıfatıyla işlendiği için Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma (TCK 155/2) suçunu oluşturur.


Avukatın bu çift yönlü statüsü, Ankara adliyesinden Ankara'daki Yargıtay koridorlarına kadar, savunma mesleğinin hem kamusal (yargısal) hem de özel hukuk niteliğini (vekâlet) bir arada barındıran karmaşık yapısını ortaya koymaktadır.


SUÇUN İŞLENDİĞİ ZAMAN VE KULLANILAN ARAÇ (e, f, g)


TCK 6. madde, suçun işlendiği zaman dilimini, kullanılan aracı ve işlenme yöntemini de tanımlayarak, suçun nitelikli hallerinin çerçevesini belirler.


Gece Vakti (TCK 6/1-e) ve Nitelikli Hal Uygulaması


Kanun, "gece vakti" deyimini net bir şekilde tanımlamıştır: "güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi". Bu tanım, TCK 143 (Hırsızlık), TCK 116 (Konut Dokunulmazlığının İhlali) gibi birçok suçta cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli bir haldir. Bu sürenin tam olarak hangi saatlere denk geldiği, mevsime ve coğrafi konuma göre değişir ve genellikle Emniyet veya Meteoroloji'den alınan resmi raporlarla belirlenir.


Yargıtay Perspektifi: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu tanımın uygulanmasında suçun işlenme anına odaklanmıştır. Örneğin, hırsızlık suçunun (TCK 143) icra hareketlerine gece vakti başlanmış, ancak suç (örneğin, malın konuttan çıkarılması) gündüz vakti tamamlanmışsa, failin gecenin sağladığı gizlilik ve karanlık avantajından faydalanmaya başladığı an esas alınır. Yargıtay, bu durumda eylemin gece vakti işlenmiş sayılacağına ve cezanın TCK 143 uyarınca artırılması gerektiğine hükmetmiştir.


Silah (TCK 6/1-f): TCK'nın En Geniş Yorumlanan Tanımlarından Biri


"Silah" tanımı, TCK 6. maddedeki en geniş ve en çok yoruma açık tanımlardan biridir. Bu tanım, kasten yaralama (TCK 86/3-e) veya tehdit (TCK 106/2-a) gibi suçları doğrudan nitelikli hale getirir. Kanun, silahı 5 alt kategoride toplamıştır:

  1. Ateşli silahlar

  2. Patlayıcı maddeler

  3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet (Bıçak, muşta vb.)

  4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler (Taş, sopa, tornavida vb.)

  5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, nükleer, kimyasal, biyolojik maddeler


Yargıtay'ın "Silah" Yorumu: İmal Amacı Değil, Fiili Kullanıma Elverişlilik


Eski TCK'dan farklı olarak, yeni TCK'nın 4. alt bendi ("fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler"), silah kavramının kapsamını muazzam ölçüde genişletmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu bendi yorumladığı kararlarında, bir nesnenin silah sayılıp sayılmayacağında belirleyici olan kriterin, o nesnenin "imal amacı" (ne için yapıldığı) değil, somut olaydaki "kullanım biçimi" ve "saldırı/savunmada kullanılmaya elverişliliği" olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştur.


Bu yoruma göre, bir "yumruk" silah sayılmazken, basit bir "taş" veya "sopa", fiilen saldırıda kullanılmaya elverişli olduğu için silah sayılmaktadır.


Vaka Analizi: Çakmak, Taş, Sopa Silah Sayılır mı?


Yargıtay Perspektifi (Çakmak): Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin çok çarpıcı bir kararı, bu geniş yorumun sınırlarını göstermektedir. Karara konu olan olayda sanık, mağdurun üzerine kolonya dökmüş ve ardından çakmak ile yakarak yaralamıştır. Yargıtay, bu eylemi TCK 86/3-e uyarınca "silahla kasten yaralama" saymıştır.


Bu karardaki hukuki analiz şudur: Burada silah sayılan, tek başına çakmak değildir. Eylem, TCK 6/1-f'nin iki bendinin birleşiminden oluşur: Mağdurun üzerine dökülen kolonya 5. bentteki "yakıcı madde"  tanımına girerken, çakmak 4. bent uyarınca bu yakıcı maddeyi "fiilen saldırıda kullanılmaya elverişli" hale getiren, yani "ateşleyen" bir araçtır. Dolayısıyla, bu kombinasyon TCK 6 anlamında net bir silahtır. Bu içtihat, silah tanımının ne kadar geniş yorumlanabildiğini göstermesi açısından kritiktir.


Basın ve Yayın Yolu ile (TCK 6/1-g)


Bu tanım, "her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar" olarak belirlenmiştir. Tanımdaki "elektronik kitle iletişim aracı" ifadesi, suçun (örneğin hakaret, tehdit, özel hayatın gizliliğini ihlal) sadece geleneksel gazete ve televizyonla değil; aynı zamanda sosyal medya platformları (Twitter, Facebook, Instagram), internet siteleri, bloglar ve hatta (niteliğine göre) WhatsApp grupları üzerinden işlenmesini de kapsamaktadır.


FAİLİN TEHLİKELİLİĞİNE İLİŞKİN TANIMLAR (h, i, j)


TCK 6. maddenin son üç bendi, failin kişisel tehlikelilik haline odaklanır. Bu tanımlar, doğrudan TCK Madde 58 (Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular) ile ilgilidir.


Özel Tehlikeli Suçlular: İtiyadi Suçlu (6/1-h), Suçu Meslek Edinen (6/1-i), Örgüt Mensubu (6/1-j)


Bir failin bu üç sıfattan birine sahip olduğunun mahkemece tespiti, onun "özel tehlikeli suçlu" kabul edilmesine yol açar. Bunun en önemli sonucu, TCK 58/9 uyarınca, bu kişilere verilen hapis cezalarının "mükerrirlere özgü infaz rejimi"ne göre çektirilmesi ve cezanın infazından sonra "denetimli serbestlik" tedbiri uygulanmasıdır.


"İtiyadi Suçlu" ve "Suçu Meslek Edinen" Arasındaki Fark Nedir?


Bu iki kavram sıklıkla karıştırılsa da aralarında net bir fark vardır:


  • İtiyadi Suçlu (h): Odak noktası sıklıktır. "Kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da... nitelikli şekillerini bir yıl içinde... ikiden fazla işleyen kişi"dir. Bu, failin suç işleme alışkanlığını gösteren matematiksel bir kritere dayanır.

  • Suçu Meslek Edinen Kişi (i): Odak noktası motivasyondur. "Kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmış kişi"dir. Bu, failin ekonomik olarak suça bağımlı hale geldiğini gösterir.


Yargıtay Perspektifi: Yargıtay, örneğin, geçimini sürekli bandrolsüz kitap satarak sağlamaya çalışan bir kişiyi, eylemin sürekliliği ve ekonomik motivasyonu nedeniyle "suçu meslek edinen" olarak kabul etmiş ve TCK 58 uyarınca mükerrir infaz rejiminin uygulanmasına karar vermiştir.


Örgüt Mensubu Suçlu (j)


Bu tanım, "bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi" olarak TCK 220'ye (Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma) paralel, geniş bir çerçeve çizer. Özellikle "örgüt adına... tek başına suç işleyen" ifadesi, kişinin örgüt hiyerarşisine dahil (üye) olmasa bile, örgütün amaçları doğrultusunda eylem yapması halinde de bu kapsama girmesini sağlar.


Aşağıdaki tablo, bu üç "özel tehlikeli suçlu" tipi arasındaki temel farkları özetlemektedir:

Kavram

TCK Maddesi

Tanım

Odak Noktası

Sonucu (TCK 58)

İtiyadi Suçlu

TCK 6/1-h

Kasıtlı suçu 1 yıl içinde 2'den fazla işleyen.

Sıklık (Davranış)

Mükerrir infaz rejimi

Suçu Meslek Edinen

TCK 6/1-i

Geçimini kısmen de olsa suçtan sağlamaya alışmış.

Motivasyon (Ekonomi)

Mükerrir infaz rejimi

Örgüt Mensubu Suçlu

TCK 6/1-j

Kuran, yöneten, katılan veya örgüt adına suç işleyen.

Bağlantı (Hiyerarşi)

Mükerrir infaz rejimi


TCK 6'nın Yargılamadaki Önemi ve Ankara Avukat Desteği


Görüldüğü üzere, TCK 6. maddedeki tanımlar, basit birer sözlük anlamından çok daha fazlasını ifade eder. Bu tanımlar; bir suçun vasfını (örn. basit yaralamadan -> silahla yaralamaya), failin statüsünü (örn. özel vekilden -> kamu görevlisine) ve cezanın infaz rejimini (örn. normal infazdan -> mükerrir infazına) kökten değiştiren "anahtar" normlardır.


Bu tanımların kapsamı, Ankara'daki Yargıtay'ın yeni kararlarıyla sürekli gelişmekte ve değişmektedir. Bu nedenle, ceza savunmasının etkin bir şekilde yapılabilmesi, bu tanımların güncel içtihatlar ışığında doğru yorumlanmasına bağlıdır.


Ceza hukuku, doğrudan kişi özgürlüğüne dokunan hassas bir alandır. Bu alandaki uyuşmazlıklarda, TCK 6. madde gibi temel normların doğru yorumlanması, savunma hakkının tam ve etkin kullanımı için elzemdir. Ankara avukat ve Yenimahalle avukat arayışınızda, ceza hukukunun teknik detaylarına hakim, güncel Yargıtay kararlarını takip eden ve müvekkil ilişkilerinde şeffaflığı benimseyen bir hukuk bürosundan destek almak, adil bir yargılanma için kritik öneme sahiptir.


TCK Madde 6 (Tanımlar) Hakkında Sıkça Sorulan Sorular (SSS)


Soru 1: TCK 6'ya göre 'silah' tanımına neler girer? Yargıtay çakmak veya taşı silah sayar mı?

Cevap: Evet, TCK'nın "silah" tanımı çok geniştir. TCK 6/1-f-4 uyarınca, bir eşyanın asıl amacı saldırı olmasa bile (örn. tornavida, sopa), fiilen saldırıda kullanılmaya elverişliyse onu "silah" kabul eder. Yargıtay, bu kapsamda kasten yaralamada kullanılan "taşı" ve hatta "yakıcı madde" (kolonya) ile birlikte ateşleyici olarak kullanılan "çakmağı" (Yargıtay 3. CD) 6 dahi TCK 6 anlamında silah saymıştır.


Soru 2: Avukat, TCK'ya göre her zaman kamu görevlisi midir?

Cevap: Hayır, bu dinamik bir statüdür. Avukat, TCK 6/1-d uyarınca "yargı görevi yapan" sayılır. Görevini yaparken (örn. haciz, duruşma) "kamu görevlisi" statüsündedir ve ona karşı işlenen suçlar (TCK 265) nitelikli hal alır. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu, avukatın davası biten müvekkilinin parasını vermemesini (eylemin zamanlamasına göre) "kamu görevlisi" suçu olan "zimmet" değil, "özel vekil" suçu olan "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" sayabilmektedir. Bu teknik ayrım, somut olayın ceza hukukunda uzman bir avukat tarafından detaylıca incelenmesini gerektirir.


Soru 3: Stajyer avukat kamu görevlisi sayılır mı?

Cevap: Evet, görevini yaptığı sırada sayılır. Yargıtay, stajyer avukatın, Avukatlık Kanunu yetkileri dahilinde görevini ifa ederken (örneğin, avukat adına hacze gittiğinde) TCK 6/1-c kapsamında "kamusal faaliyete katılan kişi" olduğuna ve tıpkı avukat gibi hukuki korumadan faydalanacağına karar vermiştir.


Soru 4: TCK 6'ya göre "gece vakti" tam olarak hangi saatlerdir?

Cevap: TCK 6/1-e, "gece vakti" tanımını net bir saate bağlamaz. Tanım, "güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi" şeklindedir. Bu süre, coğrafi konuma (örneğin Ankara veya Yenimahalle gibi) ve mevsime göre değişir; genellikle adli makamlarca Emniyet veya Meteoroloji'den alınan raporla saptanır.


Soru 5: "İtiyadi suçlu" ile "suçu meslek edinen kişi" arasındaki fark nedir?

Cevap: Temel fark odak noktasıdır:

  • İtiyadi Suçlu (TCK 6/1-h): Odak noktası sıklıktır. Kasıtlı bir suçu bir yıl içinde ikiden fazla işleme alışkanlığıdır.

  • Suçu Meslek Edinen (TCK 6/1-i): Odak noktası motivasyondur. Kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya alışmaktır.9Her iki durum da TCK 58 uyarınca "özel tehlikeli suçlu" kapsamındadır ve infaz rejimini ağırlaştırır.


Soru 6: 17 yaşındaki bir kişi TCK'ya göre "çocuk" sayılır mı?

Cevap: Evet, TCK 6/1-b'ye göre "henüz onsekiz yaşını doldurmamış" herkes "çocuk"tur. 17 yaşındaki bir kişi TCK 31/3'teki 15-18 yaş grubuna girer. Bu gruptaki çocukların ceza sorumluluğu tamdır (kusur yeteneği var kabul edilir) ancak verilecek cezada kanun gereği indirim uygulanır.


Yasal Uyarı: Bu web sitesinde yer alan bilgiler, yalnızca genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır ve hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Bu sitedeki bilgilerin kullanımı, hiçbir şekilde avukat-müvekkil ilişkisi oluşturmaz. İçerikte yer alan bilgilere dayanarak hareket etmeden önce, özel hukuki durumunuzla ilgili olarak mutlaka bu alanda çalışan bir avukata danışmanız tavsiye edilir.

Yorumlar


bottom of page