top of page

Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi: TCK Madde 3 Analizi ve Güncel Yargıtay Kararları

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Mete ŞAHİN
    Av. Mete ŞAHİN
  • 6 Kas
  • 9 dakikada okunur
TCK Madde 3 orantılılık ve eşitlik ilkesini simgeleyen adalet terazisi.

Türk Ceza Kanunu'nun Temel Taşı: Neden TCK Madde 3?


5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "Genel Hükümler" bölümünde, temel ilkelerin hemen başında yer alan 3. madde, ceza adalet sistemimizin temel felsefesini ve vicdani pusulasını oluşturur. Bu madde, TCK'nın diğer tüm maddelerinin nasıl yorumlanması ve uygulanması gerektiğine dair bağlayıcı bir çerçeve çizer. TCK Madde 3, modern ceza hukukunun iki ana direği üzerine inşa edilmiştir: Birinci fıkrasında "Orantılılık" ilkesi ve ikinci fıkrasında "Kanun Önünde Eşitlik ve Ayrımcılık Yasağı" ilkesi.


Bu ilkeler, yalnızca sanık haklarının bir güvencesi değil, aynı zamanda mağdurun tatmini, toplumsal barışın korunması ve en önemlisi, toplumun adalete olan sarsılmaz güveninin tesis edilmesi için de hayati öneme sahiptir. Keyfiliğin, adaletsizliğin ve ayrımcılığın ceza muhakemesi sürecine girmesini engelleyen birincil kalkan bu maddedir.


Bu kapsamlı hukuki analiz, TCK Madde 3'ün metnini tekrar etmekle yetinmeyecek; maddenin felsefesini, kanun gerekçesini, doktrindeki yerini ve en önemlisi, Yargıtay'ın güncel içtihatları ışığında bu ilkelerin uygulamada nasıl somutlaştığını detaylıca ortaya koymayı amaçlamaktadır.


BİRİNCİ FIKRA – TCK 3/1: Suç ve Ceza Arasındaki Terazi: ORANTILILIK İLKESİ



Orantılılık (Ölçülülük) İlkesi Nedir?


TCK Madde 3'ün birinci fıkrası, ceza hukukunun en kadim sorularından birine net bir yanıt verir:

(1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.

.

Bu ilke, cezanın bir "intikam" aracı olmadığını, aksine toplumsal düzeni sağlamak, suçluyu ıslah etmek ve adaleti gerçekleştirmek için kullanılan medeni bir araç olduğunu vurgular. Orantılılık, fiilin ağırlığı ile yaptırımın (ceza veya güvenlik tedbiri) ağırlığı arasında makul bir "denklik" kurulmasını zorunlu kılar.


Bu denge, adaletin terazisinin şaşmasını engeller. Zira küçük bir suç için orantısız şekilde ağır bir ceza verilmesi (örneğin, basit bir hakaret için hapis cezasının üst sınırının uygulanması) kadar, çok ağır bir suç için caydırıcılıktan uzak, sembolik bir ceza verilmesi de (örneğin, nitelikli bir yağma suçu için cezanın alt sınırdan verilmesi) toplumun adalet duygusunu eşit derecede zedeler. Hâkim, bu ilke sayesinde keyfi karar vermekten alıkonulur.


Orantılılık İlkesinin Hukuki Gerekçesi ve Doktrindeki Yeri


TCK Madde 3/1'in kanun gerekçesi, kanun koyucunun bu ilkeye atfettiği önemi net bir şekilde ortaya koyar. Gerekçeye göre bu ilke, "ceza kanununun adaletçi bir karaktere sahip olduğunu" vurgulamak için kanun metnine açıkça dahil edilmiştir. Bireylerin hukuka olan güvenlerinin pekişmesi ve cezanın caydırıcılık etkisinin doğru biçimde tesis edilebilmesi, ancak ve ancak fiil ile yaptırım arasındaki bu adil orantının kurulmasıyla mümkündür.


Doktrinde orantılılık ilkesi, ceza teorilerinin kesişim noktasında yer alır:


  1. Cezalandırıcı Adalet (Retributive Justice): Bu görüşe göre ceza, failin işlediği suçla topluma verdiği zararın bir bedelidir ve geçmişe dönüktür. Orantılılık burada "kısas" değil, "hak edilen ceza" (just deserts) anlamına gelir. Fiil ne kadar ağırsa, failin topluma ödemesi gereken bedel de o ölçüde ağır olmalıdır.

  2. Faydacı Adalet (Utilitarian Justice): Bu görüş ise geleceğe yöneliktir ve cezayı "önleme", "ıslah" ve "caydırma" aracı olarak görür. Bu teoride orantılılık, failin suçtan elde edeceği potansiyel yarardan daha ağır bir cezayla karşılaşmasını sağlayarak veya toplumu en az maliyetle en etkin şekilde koruyarak sağlanır.


Modern Türk Ceza Kanunu, TCK 3/1 aracılığıyla bu iki yaklaşımı dengelemiştir. Ceza hem hakkaniyetli (geçmişe dönük) hem de caydırıcı ve ıslah edici (geleceğe dönük) olmalıdır.


UYGULAMADA ORANTILILIK: TCK 3(1) ve TCK 61 (Cezanın Belirlenmesi) İlişkisi


TCK Madde 3/1'deki orantılılık ilkesi, felsefi bir temenni veya soyut bir ideal değildir. Aksine, ceza yargılamasında doğrudan hukuki sonuçları olan, somut bir denetim normudur. Bu ilkenin uygulamadaki kilit noktası, TCK Madde 61 (Cezanın Belirlenmesi) ile olan diyalektiğidir.


TCK 61, hâkime bir suçun temel cezasını (kanunda belirtilen alt ve üst sınırlar arasında) nasıl belirleyeceğini gösteren kriterleri sıralar. Bu kriterler arasında "suçun işleniş biçimi", "suç konusunun önem ve değeri" ve "meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı" gibi unsurlar bulunur.


İşte bu noktada TCK 3/1, TCK 61'in üzerine bir "üst norm" olarak yerleşir. Hâkimin TCK 61 uyarınca sahip olduğu takdir yetkisi sınırsız değildir; bu yetki TCK 3/1'deki orantılılık ilkesiyle kısıtlanmıştır. Hâkim, TCK 61'deki kriterleri (zararın ağırlığı, fiilin vahameti vb.) dikkate alarak temel cezayı alt sınırdan belirleyebileceği gibi, alt sınırdan uzaklaşarak daha ağır bir ceza da tayin edebilir.


Ancak hâkimin bu takdiri, TCK 3/1'e, yani fiilin ağırlığıyla orantılı olmak zorundadır. Fiilin ağırlığı alt sınırdan bir cezayı orantısız (çok az) kılıyorsa, hâkimin alt sınırdan ayrılması (artırım yapması) bir zorunluluktur. Tersi durumda, fiilin ağırlığına göre üst sınırdan verilen bir ceza orantısız (çok fazla) ise, bu da hukuka aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla TCK 3/1, hâkimin TCK 61 uygulamasının hem sanık lehine hem de mağdur ve kamu vicdanı lehine denetlenmesini sağlayan temel temyiz gerekçesidir.


İKİNCİ FIKRA – TCK 3/2: Hukukun Tarafsızlığı: KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK VE AYRIMCILIK YASAĞI



Mutlak Yasak: TCK Madde 3/2 Ne Anlama Geliyor?


Maddenin ikinci fıkrası, ceza hukukunun mutlak tarafsızlığını ve adaletin "gözlerinin bağlı" olmasını teminat altına alır. Metin hiçbir yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır:

(2) Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz."


Bu fıkra, ceza adalet sistemini yürüten tüm aktörlere (polis, savcı, hâkim, infaz görevlileri) yönelik bağlayıcı ve mutlak bir emir niteliğindedir.


Eşitlik İlkesinin İki Yüzü: Ayrımcılık Yasağı vs. Ayrıcalık Yasağı


TCK Madde 3/2'nin metni, genellikle göz ardı edilen çift kilitli bir güvence içerir. Bu ilke, sadece dezavantajlı grupları korumakla kalmaz, aynı zamanda avantajlı grupların kayırılmasını da yasaklar:


  1. Ayrımcılık Yasağı (Negatif Yükümlülük): "ayrım yapılamaz" ifadesi, kanun uygulayıcısının bir kişiye, fıkrada sayılan (ırk, din, cinsiyet, siyasi görüş vb.) özelliklerinden dolayı daha kötü veya daha dezavantajlı bir muamelede bulunmasını kategorik olarak yasaklar. Örneğin, bir sanığın siyasi görüşü nedeniyle daha ağır bir ceza alması bu yasağın ihlalidir.


  2. Ayrıcalık Tanımama Yasağı (Pozitif Yükümlülük): "hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz" ifadesi, ilk yasak kadar önemli ve toplumsal açıdan daha da kritik bir güvencedir. Bu ifade, kanun uygulayıcısının bir kişiye "ekonomik ve diğer toplumsal konumları" (zenginlik, statü, unvan, nüfuz) nedeniyle daha iyi veya daha avantajlı bir muamelede bulunmasını (örneğin, soruşturma açılmaması, daha az ceza verilmesi, infazın ertelenmesi) mutlak surette yasaklar.


Bu çift yönlü koruma, "adaletin zengin için ayrı, fakir için ayrı işlediği" yönündeki toplumsal algıya karşı kanun koyucunun en net cevabıdır. TCK 3/2, adaletin sadece "kör" (taraflı) olmasını değil, aynı zamanda terazisinin de "hileli" (ayrıcalıklı) olmasını engeller.


Anayasal ve Uluslararası Hukuk Bağlamında Eşitlik


TCK Madde 3/2, bağımsız bir norm değildir; gücünü en üst hukuk normlarından alır. Bu ilke, öncelikle Anayasa'nın 10. Maddesi'nde düzenlenen "Kanun önünde eşitlik" ilkesinin ceza hukukundaki somut bir yansımasıdır.


Ayrıca, Türkiye'nin taraf olduğu ve iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 14. Maddesi'nde düzenlenen geniş kapsamlı ayrımcılık yasağı ile de tam bir paralellik göstermektedir. Bu uluslararası yükümlülükler, TCK 3/2'nin tavizsiz bir şekilde uygulanmasını yasal bir zorunluluk haline getirmektedir. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun (TİHEK) ayrımcılıkla mücadele konusundaki çalışmaları da bu ilkenin toplumsal yaşamdaki önemini göstermektedir.


YÜKSEK MAHKEME PERSPEKTİFİ: Güncel Yargıtay Kararlarında TCK Madde 3'ün Uygulanması


TCK Madde 3'ün felsefi derinliği, Yüksek Mahkeme kararlarında somut bir hukuki kritere dönüşmektedir. Yargıtay, bu maddeyi, ilk derece mahkemelerinin ve Bölge Adliye Mahkemelerinin kararlarını denetlerken aktif bir ölçüt olarak kullanmaktadır.


Yargıtay Kararlarında Orantılılık İlkesi (TCK 3/1) İhlalleri


Orantılılık ilkesi, Yargıtay tarafından sıklıkla TCK 61 (Cezanın Belirlenmesi) uygulamasındaki hataları düzeltmek için kullanılmaktadır.


Örnek Karar 1: Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2007/27117, K. 2008/6310


  • Olay Özeti: Karar, sanığın katılana ait aracı çaldığı bir hırsızlık suçuna (TCK 142/2-d) ilişkindir.


  • Yargıtay Değerlendirmesi: Yüksek Mahkeme, ilk derece mahkemesinin kararını incelerken kritik bir tespitte bulunmuştur. Mahkeme, TCK 61. maddedeki "suç konusunun önem ve değeri" (bir araç) ve "meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı" gibi kriterler gözetilerek temel cezanın alt sınırdan ayrılması (yani artırılması) gerekirken, alt sınırdan hüküm kurulmasını eleştirmiştir. (Kararda, aleyhe temyiz olmadığı için bu durum bozma nedeni yapılmamış, ancak hukuka aykırılık tespit edilmiştir.)


  • Hukuki Analiz: Bu karar, TCK 3/1'deki orantılılık ilkesinin nasıl çift yönlü çalıştığının kanıtıdır. Orantılılık, sadece sanığı "çok fazla" cezadan korumaz; aynı zamanda kamu vicdanını ve mağduru "çok az" cezadan da korur. Yargıtay, bu kararıyla "fiilin ağırlığı" (araç hırsızlığı) ile verilen cezanın (alt sınır) orantısız (çok hafif) olduğuna işaret etmiştir. Bu durum, TCK 3/1'in, TCK 61'in uygulanmasında hâkim takdirini denetleyen temel bir mihenk taşı olduğunu göstermektedir.


Benzer şekilde, Yargıtay'ın farklı daireleri (örneğin Yargıtay 3. Ceza Dairesi, E. 2017/3029, K. 2018/834 ve Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E. 2017/17175, K. 2018/431) çeşitli kararlarında TCK 3. maddeye atıf yaparak, orantılılık ve eşitlik ilkelerine aykırı buldukları hükümleri bozmuşlardır.


Yargıtay Kararlarında Eşitlik İlkesi (TCK 3/2) ve Ayrımcılık Yasağı


Eşitlik ilkesi, yargılamanın her aşamasında ve hatta infaz sürecinde dahi mutlak bir geçerliliğe sahiptir.


Örnek Karar 2: Yargıtay 12. Ceza Dairesi, E. 2016/9837, K. 2018/12352


  • Olay Özeti (Konu): Karar, ceza infaz kurumlarındaki hükümlü ve tutukluların durumuna ve infaz rejimine ilişkindir.


  • Yargıtay Değerlendirmesi: Yüksek Mahkeme, TCK 3/2'nin metnini (ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, felsefi inanç, siyasi görüş, ekonomik güç vb.) kararında aynen alıntılamıştır. Bu ilkelere dayanarak, cezaevindeki hükümlü ve tutuklulara sırf bu nedenlerle ayrım yapılamayacağını ve ayrıcalık tanınamayacağını net bir şekilde hükme bağlamıştır.


  • Hukuki Analiz: Bu karar, TCK 3/2'nin uygulama alanının ne kadar geniş ve mutlak olduğunu göstermesi açısından kritiktir. Kanun önünde eşitlik ilkesi, cezaevi kapısında sona ermez. Bir hükümlünün siyasi görüşü, mezhebi veya sosyal kökeni, infaz rejimi (örneğin, disiplin cezaları, koğuş dağılımı, sosyal haklara erişim) içinde farklı bir muamele görmesine asla gerekçe olamaz. Bu karar, eşitlik ilkesinin en savunmasız gruplar için dahi tavizsiz bir güvence olduğunu teyit etmektedir.


HUKUKİ SAVUNMA VE ADALETE ERİŞİM: TCK 3 İlkelerinin Hayata Geçirilmesi


TCK Madde 3'te yer alan bu yüce ilkeler, hukuki metinlerde yer alan soyut kavramlar değildir; adil yargılanma hakkının bizzat çekirdeğidir. Ancak bu haklar, "kendiliğinden" işleyen mekanizmalar değildir. Bir yargılama sürecinde orantısız bir cezayla veya ayrımcı bir muameleyle karşılaştığını düşünen bir bireyin, bu durumu hukuki argümanlarla ve somut delillerle ortaya koyması gerekir.


TCK 3/1'in ihlal edildiğini iddia etmek, TCK 61'in nasıl yanlış uygulandığını (örneğin fiilin ağırlığına göre cezanın neden çok az veya çok fazla olduğunu) Yargıtay içtihatlarıyla destekleyerek açıklamayı gerektirir. Benzer şekilde, TCK 3/2'nin ihlal edildiğini (ayrımcılık veya ayrıcalık yapıldığını) iddia etmek, bu farklı muamelenin hukuki olmayan, keyfi bir temele dayandığını kanıtlama yükümlülüğünü doğurur.

Bu noktada, hukuki süreçlerin ve idari mekanizmaların merkezi olan Ankara gibi büyük adli yargı çevrelerinde, TCK 3'ün uygulanma pratiği daha da önem kazanmaktadır. Nüfusun ve dava yoğunluğunun yüksek olduğu bu merkezlerde, TCK 3/2'de belirtilen "ekonomik ve diğer toplumsal konumları" gibi faktörlerin, adalete erişimde bir engel teşkil etmemesi gerekir. Ankara avukat camiasının ve tüm hukukçuların temel görevi, bu ilkelerin fiiliyata dökülmesini ve kâğıt üzerinde kalmamasını sağlamaktır. İster Yenimahalle ister Çankaya'da ikamet etsin, her vatandaşın, kanun önünde eşit (TCK 3/2) ve fiiliyle orantılı (TCK 3/1) bir muamele görme hakkı, hukuki savunma hakkından ayrı düşünülemez.


SONUÇ VE DEĞERLENDİRME


TCK Madde 3, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun sadece ilk maddelerinden biri değil, onun vicdanı ve "adalet" vaadinin hukuki temelidir.


Birinci fıkrası (Orantılılık), cezanın keyfi bir intikam aracı olmasını engelleyerek, onu fiilin ağırlığıyla dengelenmiş, adil ve medeni bir yaptırıma dönüştürür. İkinci fıkrası (Eşitlik), hiç kimsenin kimliğinden, inancından, görüşünden veya ekonomik gücünden dolayı kanun önünde farklı bir muamele görmemesini, ne ayrımcılığa uğramasını ne de ayrıcalık elde etmesini mutlak surette yasaklar.


Yargıtay'ın güncel kararları, bu ilkelerin teoride kalmadığını, ceza adalet sistemimizde aktif olarak denetlenen, yaşayan ve dinamik hukuk normları olduğunu kanıtlamaktadır. Hukuka olan güvenin ve toplumsal barışın tesisi, TCK Madde 3'ün her bir harfine tavizsiz bir şekilde bağlı kalınmasına bağlıdır.



TCK MADDE 3 (ADALET VE EŞİTLİK) HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR (SSS)



Soru 1: TCK Madde 3/1 (Orantılılık), cezanın mutlaka az olması gerektiği anlamına mı gelir?


Cevap: Hayır, bu yaygın bir yanılgıdır. Orantılılık, "fiilin ağırlığıyla denklik" demektir. Eğer işlenen fiil çok ağır, toplumu sarsan veya büyük zarara yol açan bir suç ise (nitelikli bir suç gibi), bu fiile alt sınırdan veya az bir ceza verilmesi de "orantısızlık" (çok hafif olma) teşkil edecektir. Yargıtay 10. Ceza Dairesi'nin hırsızlık kararı, cezanın "çok az" olmasının da orantılılığı bozduğuna işaret etmektedir. İlke, hem gereğinden az hem de gereğinden fazla cezayı yasaklar.


Soru 2: TCK Madde 3/2 (Eşitlik), aynı suçu işleyen herkese tamamen aynı cezanın verilmesi mi demektir?


Cevap: Hayır. Eşitlik ilkesi (TCK 3/2), Orantılılık (TCK 3/1) ve Cezanın Kişiselleştirilmesi (TCK 61) ilkeleriyle birlikte uygulanır. Eşitlik, kanunun uygulanmasında (örn. soruşturma açılması, yargılama yapılması) ayrımcılık yapılmamasını emreder. Ancak ceza belirlenirken, TCK 61'e göre failin kastı, sabıkası, suçun işleniş biçimi gibi hukuken geçerli faktörler dikkate alınır. Bu nedenle, hukuken farklı durumlarda olan (örn. biri sabıkalı, diğeri sabıkasız) iki kişiye farklı ceza verilmesi eşitlik ilkesini ihlal etmez, bu durum "cezanın kişiselleştirilmesi" ilkesinin bir gereğidir.


Soru 3: TCK 3/2'de sayılan ayrımcılık nedenleri (ırk, dil, din vb.) sınırlı mıdır?


Cevap: Hayır, bu liste sınırlı (tahdidi) değildir. Metinde yer alan "siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri" ve "ekonomik ve diğer toplumsal konumları" gibi açık uçlu ifadeler, listenin örnekseyici (genişletilebilir) olduğunu gösterir. Kanun koyucu, benzer nitelikteki tüm ayrımcılık temellerini kapsamayı amaçlamıştır. Bu yorum, AİHS Madde 14'teki geniş yorumla da uyumludur.


Soru 4: Hakim, TCK 3'e aykırı (orantısız veya ayrımcı) bir karar verirse ne olur?


Cevap: TCK 3, kanunun temel ilkelerindendir ve uyulması zorunludur. Bu ilkelere aykırı bir hüküm kurulması, açık bir hukuka aykırılık teşkil eder. Temyiz (Yargıtay) veya istinaf (Bölge Adliye Mahkemesi) aşamasında, TCK 3'e aykırılık (örneğin TCK 61'in TCK 3'e aykırı uygulanması) net bir bozma nedeni olarak ileri sürülebilir. Yargıtay'ın TCK 3'e aykırılıkları denetlediğine ve bu sebeple kararları bozduğuna dair birçok emsal karar mevcuttur.


Soru 5: "Ekonomik konum" nedeniyle ayrıcalık yapılması yasağına bir örnek nedir?


Cevap: Örneğin, kusurlu olarak ölümlü bir trafik kazasına neden olan iki fail düşünelim. Faillerden birinin sırf "çok zengin" veya "nüfuzlu bir ailesi" (toplumsal konum) olması nedeniyle hakkında takipsizlik kararı verilmesi, daha az ceza alması veya cezasının hukuka aykırı şekilde ertelenmesi, diğer failin ise (daha az nüfuzlu) tam ceza alması, TCK 3/2'deki "hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz" hükmünün doğrudan ihlali olur. Kanun, failin ekonomik durumuna değil, fiilin ağırlığına (TCK 3/1) bakılmasını emreder.


Soru 6: TCK 3 ihlali durumunda bir avukatın rolü nedir?


Cevap: TCK 3'te yer alan adalet, orantılılık ve eşitlik ilkeleri, adil yargılanma hakkının temel güvenceleridir. Bir ceza yargılamasında bu ilkelerin ihlal edildiğini düşünen kişi, bu iddialarını hukuki bir temele oturtmak ve (TCK 61, Yargıtay kararları vb. ile) desteklemek durumundadır. Hukuk profesyonelleri (avukatlar), bu temel hakların yargılamanın her aşamasında (soruşturma, kovuşturma, istinaf, temyiz) gözetilmesi, ihlallerin somut bir şekilde tespit edilmesi ve üst mahkemelere hukuki argümanlarla taşınması yoluyla TCK 3'ün kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen uygulanmasını sağlarlar.


Yasal Uyarı: Bu web sitesinde yer alan bilgiler, yalnızca genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır ve hukuki tavsiye niteliği taşımaz. Bu sitedeki bilgilerin kullanımı, hiçbir şekilde avukat-müvekkil ilişkisi oluşturmaz. İçerikte yer alan bilgilere dayanarak hareket etmeden önce, özel hukuki durumunuzla ilgili olarak mutlaka bu alanda çalışan bir avukata danışmanız tavsiye edilir.

Yorumlar


bottom of page