top of page

Boşanma Süreci: Vatandaşlar İçin Kapsamlı ve Anlaşılır Rehber

  • Av. Mete ŞAHİN
  • 16 Eyl
  • 14 dakikada okunur
Türk hukukunda boşanma davaları için adalet terazisi ve hakim tokmağı sembolü

Giriş: Boşanma Sürecini Anlamak: Haklar, Sorumluluklar ve Yol Haritası


Boşanma, bireylerin hayatında hukuki, mali ve duygusal boyutları olan, son derece önemli ve karmaşık bir dönüm noktasıdır. Bu süreç, taraflar ve varsa müşterek çocuklar için yeni bir geleceğin başlangıcını ifade ederken, aynı zamanda belirsizliklerle dolu bir yolculuk olabilir. Bu yolculukta atılacak adımların bilinçli ve sağlam bir hukuki zemine oturtulması, sürecin tüm taraflar için daha adil, daha az yıpratıcı ve daha öngörülebilir olmasını sağlar.


Unutulmamalıdır ki, her evlilik ve dolayısıyla her boşanma davası, kendine özgü koşullar ve dinamikler barındırır. Bu rehber, boşanma hukukunun genel prensiplerini ve yol haritasını sunarak size bir pusula görevi görmeyi hedeflerken, sizin özel durumunuza ilişkin hukuki değerlendirme ve stratejilerin belirlenmesi için bir avukattan profesyonel hukuki destek almanızın yerini tutmaz.


Bu kapsamlı kaynakta, boşanma davası türlerinden başlayarak, davanın hukuki sebeplerine, nafaka, tazminat ve mal paylaşımı gibi mali sonuçlarına, çocukların velayeti gibi hassas konulara ve son olarak dava sürecinin pratik adımlarına kadar boşanma sürecinin tüm temel unsurlarını detaylı bir şekilde ele alacağız. Amacımız, bu zorlu süreçte bilgiyle güçlenmenizi ve adımlarınızı daha güvenle atmanızı sağlamaktır.



Bölüm I: Boşanma Davasının Temelleri: İki Ana Yol


Anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davalarını temsil eden yol ayrımı işareti

Boşanma kararı alan eşlerin önündeki en temel ve davanın bütün seyrini belirleyecek olan yol ayrımı, boşanmanın koşullarında anlaşıp anlaşamadıklarıdır. Türk Medeni Kanunu, bu ayrıma göre iki temel boşanma davası türü öngörmektedir: Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Bu iki yoldan hangisinin seçileceği, davanın süresini, maliyetini, psikolojik etkilerini ve hatta sonucunu kökten değiştirebilecek stratejik bir öneme sahiptir. Tek bir konuda dahi uzlaşılamaması, tarafları otomatik olarak daha uzun ve meşakkatli olan çekişmeli dava sürecine yönlendirir.


1.1. Anlaşmalı Boşanma: Uzlaşı Yoluyla Hızlı Çözüm


Anlaşmalı boşanma, adından da anlaşılacağı üzere, eşlerin boşanma ve boşanmanın tüm sonuçları üzerinde tam bir mutabakata varmaları durumunda başvurdukları, hızlı ve etkin bir çözüm yoludur. Bu yol, taraflara mahkemenin takdirine bağlı kalmaksızın, kendi geleceklerini kendi iradeleriyle şekillendirme imkânı tanır. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 166/3. maddesi, bu dava türünün çerçevesini net bir şekilde çizmektedir.


Hukuki Dayanak ve Şartlar


Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için kanunun aradığı "olmazsa olmaz" nitelikteki şartlar şunlardır:

  • Evlilik Süresi: Evliliğin resmi olarak başladığı tarihten itibaren en az bir yıl geçmiş olması zorunludur. Bir yıldan kısa süren evliliklerde, taraflar her konuda anlaşsalar dahi anlaşmalı boşanma yoluna başvuramazlar; davalarını çekişmeli olarak açmak durumundadırlar.

  • Tarafların İradesi: Eşlerin ya mahkemeye birlikte başvurarak boşanma taleplerini bildirmeleri ya da bir eşin açtığı boşanma davasını diğer eşin kabul etmesi gerekir. Bu, boşanma iradesinin ortak olduğunu gösteren temel bir usul şartıdır.

  • Hakimin Huzurunda Beyan: Anlaşmalı boşanmanın en kritik aşamalarından biri, duruşmada tarafların bizzat hakim tarafından dinlenmesidir. Hakim, tarafların hazırladıkları protokoldeki maddeleri ve boşanma kararını kendi özgür iradeleriyle, herhangi bir baskı altında kalmadan verdiklerine kanaat getirmek zorundadır.


Anlaşmalı Boşanma Protokolü: Geleceğin Anayasası


Anlaşmalı boşanmanın belkemiğini "anlaşmalı boşanma protokolü" oluşturur. Bu belge, boşanma sonrası hayatın mali ve hukuki çerçevesini çizen, taraflar için bağlayıcı bir sözleşme niteliğindedir. Hakimin bu protokolü uygun bulması ve onaylaması, davanın sonuçlanması için esastır. Özenle hazırlanmış bir protokol, gelecekte ortaya çıkabilecek birçok potansiyel anlaşmazlığı en başından engeller. Protokolün asgari olarak düzenlemesi gereken konular şunlardır:


  • Müşterek Çocukların Durumu: Çocukların velayetinin hangi ebeveynde kalacağı ve velayeti almayan ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişkinin (görüşme zamanlarının) nasıl, ne sıklıkla ve nerede kurulacağı net ve uygulanabilir bir şekilde belirtilmelidir.

  • Nafaka Talepleri: Çocuk için ödenecek olan iştirak nafakası ile boşanma sonrası yoksulluğa düşecek eş için talep ediliyorsa yoksulluk nafakasının miktarı ve ödeme şekli protokole yazılmalıdır.

  • Maddi ve Manevi Tazminat: Tarafların birbirinden maddi veya manevi tazminat talepleri olup olmadığı, varsa miktarı açıkça belirtilmelidir. Taraflar bu haklarından feragat ediyorlarsa, bu durum da protokole eklenmelidir.

  • Mal Rejiminin Tasfiyesi: Evlilik birliği içinde edinilen malların (ev, araba, banka hesapları, ziynet eşyaları vb.) nasıl paylaşılacağı detaylı bir şekilde düzenlenmelidir.


1.2. Çekişmeli Boşanma: Anlaşmazlık Durumunda Yargılama Süreci


Çekişmeli boşanma, tarafların boşanmanın kendisi veya boşanmaya bağlı sonuçlar olan velayet, nafaka, tazminat veya mal paylaşımı konularından en az birinde anlaşmaya varamadıkları durumlarda açılan dava türüdür. Bu dava türünde, taraflar arasındaki uzlaşının yerini iddia, savunma ve ispat mekanizmaları alır. Taraflar, kendi geleceklerini şekillendirme kontrolünü büyük ölçüde delilleri değerlendirecek ve nihai kararı verecek olan hakime devrederler.


İspat Külfeti ve Delillerin Rolü


Çekişmeli boşanma davalarının merkezinde "ispat" kavramı yer alır. Davayı açan taraf (davacı), boşanmak istemesine neden olan olayları ve bu olaylarda karşı tarafın (davalının) kusurlu olduğunu hukuka uygun delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Davalı taraf ise davacının iddialarının doğru olmadığını veya asıl kusurun davacıda olduğunu ispat etmeye çalışır. Yargılama sürecinde kullanılabilecek deliller oldukça çeşitlidir:


  • Tanık Beyanları: Olaylara bizzat şahit olmuş kişilerin (aile üyeleri, arkadaşlar, komşular) mahkemede dinlenmesi.

  • Yazılı ve Görsel Deliller: Mesajlaşma (SMS, WhatsApp) kayıtları, e-postalar, sosyal medya paylaşımları, mektuplar, fotoğraflar, videolar.

  • Resmi Kayıtlar: Banka hesap dökümleri, kredi kartı ekstreleri, otel kayıtları, kolluk kuvvetleri (polis/jandarma) tutanakları, adli sicil kayıtları.

  • Uzman Raporları: Psikolog, pedagog veya sosyal hizmet uzmanlarından alınacak sosyal inceleme raporları (özellikle velayet konusunda), mal tespiti için bilirkişi raporları.


Süreç ve Aşamalar


Çekişmeli boşanma davaları, doğası gereği anlaşmalı boşanmaya göre çok daha uzun ve karmaşık bir süreçtir. Bu süreç genel olarak şu aşamalardan oluşur: Dava dilekçesinin sunulması, cevap dilekçesinin verilmesi, delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi, gerekirse bilirkişi incelemeleri yapılması ve birden fazla duruşma gerçekleştirilmesi. Bu nedenle, çekişmeli bir dava genellikle aylarca, hatta yıllarca sürebilir.


Özellik

Anlaşmalı Boşanma

Çekişmeli Boşanma

Temel Şart

Tarafların her konuda anlaşması

Tarafların en az bir konuda anlaşamaması

Süre

Genellikle 1-3 ay (tek celsede sonuçlanabilir)

Genellikle 1.5 - 3 yıl (veya daha uzun)

Gerekli Belge

Anlaşmalı Boşanma Protokolü

Dava Dilekçesi, Deliller (tanık, belge vb.)

Maliyet

Daha düşük (daha az duruşma, daha az masraf)

Daha yüksek (uzun yargılama, bilirkişi vb.)

Psikolojik Etki

Daha az yıpratıcı

Daha fazla stres ve çatışma potansiyeli

Hakim Rolü

Protokolü ve tarafların iradesini denetler

Delilleri değerlendirir, kusuru belirler ve karar verir



Bölüm II: Çekişmeli Boşanma Davasının Hukuki Gerekçeleri (Boşanma Sebepleri)


Çekişmeli bir boşanma davası açılabilmesi için, davacının kanunda belirtilen hukuki bir sebebe dayanması zorunludur. Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini "özel" ve "genel" olmak üzere iki ana kategoride düzenlemiştir. Davacının hangi boşanma sebebini seçtiği, davanın stratejisini, ispat yükümlülüğünün ağırlığını ve davanın olası sonuçlarını doğrudan etkiler. Örneğin, ispatı zor olan zina gibi özel bir sebebe dayanmak, kanıtlandığı takdirde karşı tarafı tam kusurlu hale getirerek mali konularda büyük bir avantaj sağlayabilir. Ancak ispat edilememesi durumunda davanın reddedilme riski bulunur. Bu nedenle, en yaygın ve ispatı daha esnek olan genel boşanma sebebine dayanmak, genellikle daha güvenli bir yol olarak görülür.


2.1. Özel Boşanma Sebepleri: Kanunda Açıkça Sayılan Durumlar


Özel boşanma sebepleri, kanunda isimleri ve koşulları tek tek sayılmış olan, spesifik durumlardır. Bu sebeplerin bir kısmı "mutlak boşanma sebebi" olarak kabul edilir; yani bu sebeplerin varlığı ispatlandığında, hakimin ayrıca evlilik birliğinin çekilmez hale gelip gelmediğini araştırmasına gerek kalmaz ve boşanmaya karar vermek zorundadır.

  • Zina (Aldatma) (TMK m. 161): Eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken üçüncü bir kişiyle cinsel birliktelik yaşamasıdır. Zina, mutlak bir boşanma sebebidir. Ancak ispatı oldukça zordur ve sıkı koşullara tabidir. Davacının, aldatıldığını öğrendiği tarihten itibaren 6 ay ve her halükarda zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmeden davayı açması gerekir. Bu süreler hak düşürücü niteliktedir.

  • Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK m. 162): Eşlerden birinin diğerinin canına kastetmesi (öldürmeye teşebbüs), sağlığına ciddi zarar vermesi (pek kötü davranış) veya ağır hakaret ve aşağılamalarla kişiliğine saldırması (onur kırıcı davranış) halleridir. Fiziksel ve psikolojik şiddetin yoğun biçimleri bu kapsama girer. Bu da mutlak bir boşanma sebebidir.

  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK m. 163): Eşlerden birinin yüz kızartıcı (küçük düşürücü) bir suç işlemesi veya toplumun ahlak anlayışıyla bağdaşmayan, onursuz bir yaşam tarzını (haysiyetsiz hayat sürme) benimsemesi ve bu durumlar nedeniyle diğer eş için birlikte yaşamanın çekilmez hale gelmesidir. Bu sebep, hakimin takdirine bağlıdır.

  • Terk (TMK m. 164): Eşlerden birinin, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla ve haklı bir neden olmaksızın ortak konutu terk etmesi ve bu terk halinin en az 6 ay sürmesidir. Terk eden eşe, mahkeme veya noter aracılığıyla "eve dön" ihtarında bulunulması ve bu ihtara rağmen eşin 2 ay içinde dönmemesi gerekir. Bu şartlar sağlandığında terk, mutlak bir boşanma sebebidir.

  • Akıl Hastalığı (TMK m. 165): Eşlerden birinde bulunan akıl hastalığının, diğer eş için ortak hayatı çekilmez hale getirmesi ve hastalığın iyileşmesinin mümkün olmadığının resmi bir sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi durumunda açılabilen bir davadır. Bu da mutlak bir boşanma sebebidir.


2.2. Genel Boşanma Sebebi: Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması


Türk Medeni Kanunu'nun 166/1−2. maddelerinde düzenlenen "evlilik birliğinin temelinden sarsılması", uygulamada en sık karşılaşılan boşanma sebebidir. Halk arasında genellikle "şiddetli geçimsizlik" olarak bilinen bu durum, özel boşanma sebeplerinin ispatının zorluğu nedeniyle bir nevi "torba madde" işlevi görür.


Kapsamı ve İspatı


Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, eşlerden ortak hayatı sürdürmelerinin artık kendilerinden beklenemeyecek derecede bozulmuş olması anlamına gelir. Bu sebebin kapsamı oldukça geniştir ve her türlü geçimsizlik hali bu maddeye dayanak oluşturabilir. Örneğin:

  • Sürekli ve ağır tartışmalar,

  • Fiziksel, sözlü, ekonomik veya cinsel şiddet,

  • Güven sarsıcı davranışlar (yalan söylemek, sadakatsiz tutumlar),

  • Aşırı kıskançlık veya ilgisizlik,

  • Eşin ailesinin evliliğe sürekli ve olumsuz müdahalesi,

  • Ekonomik yükümlülüklerin yerine getirilmemesi,

  • Cinsel hayatın yokluğu veya sorunları.

Bu sebebe dayalı bir davada davacı, evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini ve bu durumda davalı eşin kusurlu olduğunu somut olaylarla ve delillerle ispatlamalıdır.


Kusur Değerlendirmesi


Genel boşanma sebebine dayalı davalarda, hakimin en önemli görevlerinden biri tarafların "kusur" durumunu değerlendirmektir. Hakim, sunulan deliller ışığında hangi eşin evliliğin bitmesinde daha fazla, eşit veya daha az kusurlu olduğunu tespit eder. Bu kusur tespiti, davanın sadece kabul veya reddini değil, aynı zamanda boşanmanın mali sonuçlarını da doğrudan etkiler. Özellikle maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri, büyük ölçüde tarafların kusur oranlarına göre karara bağlanır.



Bölüm III: Boşanmanın Mali Sonuçları: Nafaka, Tazminat ve Mal Paylaşımı


Boşanma davasında nafaka, tazminat ve mal paylaşımı hesaplamaları için belgeler ve hesap makinesi

Boşanma kararı, evlilik birliğinin sona ermesinin yanı sıra, taraflar arasında yeni bir mali düzenin kurulmasını da zorunlu kılar. Nafaka, tazminat ve evlilikte edinilen malların paylaşımı, boşanmanın en somut ve genellikle en çekişmeli konularını oluşturur. Bu üç mali unsur, birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında birbiriyle derinden bağlantılıdır. Örneğin, mal paylaşımı sonucunda önemli bir mal varlığı edinen bir eşin, yoksulluk nafakası alma ihtimali azalabilir. Benzer şekilde, karşı tarafın ağır kusuru nedeniyle yüksek bir manevi tazminat kazanan bir eş, bu durumu nafaka miktarının belirlenmesinde de bir argüman olarak kullanabilir. Hakim, bu mali denklemi kurarken tüm bu unsurları bir bütün olarak değerlendirir.


3.1. Nafaka Türleri ve Koşulları: Kim, Kime, Ne Kadar Öder?


Nafaka, boşanma sürecinde veya sonrasında, ekonomik olarak desteğe ihtiyaç duyan eşe veya müşterek çocuğa, diğer tarafın mali gücü oranında yaptığı periyodik ödemedir. Kanun, ihtiyacın niteliğine ve zamanlamasına göre üç farklı nafaka türü düzenlemiştir.

  • Tedbir Nafakası: Boşanma davası açıldığı andan itibaren, dava sonuçlanıp karar kesinleşinceye kadar geçen sürede, ekonomik olarak zor duruma düşecek olan eş ile müşterek çocukların barınma, beslenme, eğitim gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması için bağlanan geçici bir nafakadır. Tedbir nafakasına hükmedilirken tarafların kusur durumuna bakılmaz; sadece ihtiyaç ve diğer tarafın ödeme gücü dikkate alınır.

  • Yoksulluk Nafakası: Boşanma kararı kesinleştikten sonra, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf lehine bağlanan nafakadır. Yoksulluk nafakası talep edebilmek için, talep eden tarafın kusurunun diğer taraftan daha ağır olmaması gerekir. Yani eşit kusurlu veya daha az kusurlu ya da kusursuz olmak şarttır. Yoksulluk nafakası kural olarak süresizdir. Ancak, nafaka alan tarafın yeniden evlenmesi, evli gibi yaşaması, haysiyetsiz bir hayat sürmesi veya yoksulluk durumunun ortadan kalkması gibi hallerde mahkeme kararıyla kaldırılabilir.

  • İştirak Nafakası: Müşterek çocuğun velayetini almayan ebeveynin, çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve diğer zorunlu giderlerine mali gücü oranında katılımını sağlamak amacıyla ödediği nafakadır. İştirak nafakası, bir lütuf değil, ebeveynlik görevinin bir gereğidir. Bu nedenle, bu nafakaya hükmedilirken ebeveynin kusuruna bakılmaz. Çocuğun ergin olacağı tarihe (18 yaş) kadar devam eder. Çocuk eğitim hayatına devam ediyorsa, ayrı bir dava ile ergin olduktan sonra da "yardım nafakası" talep edilebilir.


3.2. Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri: Kusurun Bedeli


Tazminat, boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olan tarafın, diğer tarafa verdiği zararı gidermek amacıyla ödediği bir defalık bir paradır. Nafakadan farklı olarak, periyodik değil, tek seferlik bir ödemedir.

  • Maddi Tazminat: Boşanma davasında, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan maddi tazminat talep edebilir. Örneğin, evlilik nedeniyle kariyerini bırakan ve bu nedenle gelecekteki kazanç potansiyelini kaybeden bir eş, bu kaybını maddi tazminat olarak isteyebilir. Veya eşine destek olmak için yaptığı harcamaların karşılığını talep edebilir.

  • Manevi Tazminat: Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat talep edebilir. Aldatılma, fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalma, ağır hakaret işitme gibi durumlar, kişinin manevi bütünlüğünü zedeler. Manevi tazminat, bu elem, acı ve ıstırabı bir nebze olsun dindirmeyi ve karşı taraf için bir yaptırım oluşturmayı amaçlar.


3.3. Mal Rejiminin Tasfiyesi: Evlilikte Edinilen Malların Paylaşımı


Mal rejiminin tasfiyesi, evlilik birliği içinde edinilen mal varlığının boşanma kararı sonrasında taraflar arasında paylaştırılmasıdır. Türkiye'de, 1 Ocak 2002 tarihinden sonra yapılan evliliklerde, eşler arasında başka bir mal rejimi sözleşmesi yapılmamışsa, yasal mal rejimi olarak "Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi" geçerlidir.


Temel Prensip ve İşleyiş


Bu rejimin temel mantığı oldukça basittir: Evlilik süresince, her iki eşin de emeği, çabası veya maaşı gibi karşılık vererek elde ettiği tüm mal varlıkları "edinilmiş mal" sayılır ve boşanma durumunda, kural olarak, bu malların toplam değerinin yarısı üzerinde diğer eşin "katılma alacağı" hakkı doğar. Yani, mallar kimin üzerine kayıtlı olursa olsun, evlilik içinde emekle kazanılmışsa, değeri yarı yarıya paylaşılır.


Kişisel Mallar ve Edinilmiş Mallar Ayrımı


Paylaşımın doğru yapılabilmesi için mal varlığının doğru sınıflandırılması kritik öneme sahiptir. Kanun, malları ikiye ayırır:


Kişisel Mallar (Paylaşıma Dahil Olmayanlar):

  • Eşlerden sadece birinin kişisel kullanımına yarayan eşyalar (giysiler, takılar).

  • Evlenmeden önce sahip olunan mallar.

  • Evlilik sırasında miras veya karşılıksız kazandırma (bağış) yoluyla elde edilen mallar.

  • Manevi tazminat alacakları.


    Edinilmiş Mallar (Paylaşıma Tabi Olanlar):

  • Çalışmanın karşılığı olan edinimler (maaş, prim, ikramiye).

  • Kişisel malların gelirleri (örneğin, miras kalan bir evin kira geliri).

  • Edinilmiş malların yerine geçen değerler (örneğin, maaşla alınan araba satılıp yerine yenisi alınırsa, bu yeni araba).

  • Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının yaptığı ödemeler.


Mal rejiminin tasfiyesi, genellikle boşanma davasından ayrı bir dava olarak görülür ve boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılır. Ancak taraflar anlaşırlarsa, bu konuyu anlaşmalı boşanma protokolünde de çözüme kavuşturabilirler.



Bölüm IV: Çocukların Durumu: Velayet ve Kişisel İlişki


oşanma davalarında çocuğun velayeti ve üstün yararının korunmasını simgeleyen ebeveyn ve çocuk elleri

Boşanma sürecinin şüphesiz en hassas ve en önemli konusu, müşterek çocukların geleceğidir. Türk hukuk sisteminde, çocuklarla ilgili tüm kararlarda mahkemenin tek ve mutlak yol göstericisi "çocuğun üstün yararı" ilkesidir. Bu ilke, ebeveynlerin istek ve beklentilerinden daha önceliklidir. Bu ilke, sadece mahkemenin karar verirken kullandığı bir ölçüt değil, aynı zamanda dava süresince ebeveynlerin davranışlarını şekillendiren güçlü bir mekanizmadır. Dava esnasında diğer ebeveyni kötüleyen, çocuğu bir koz olarak kullanan veya diğer ebeveynle görüşmesini engelleyen bir taraf, aslında hakime çocuğun üstün yararını gözetmediğini ve iş birliğine yatkın olmadığını göstermiş olur. Bu tür davranışlar, velayet kararını doğrudan o ebeveynin aleyhine etkileyebilir. Dolayısıyla, bu ilkeyi anlamak ve buna uygun davranmak, velayet konusunda olumlu bir sonuç elde etmek için stratejik bir önem taşır.


4.1. Velayet Kararında Esas Alınan İlke: Çocuğun Üstün Yararı


"Çocuğun üstün yararı", çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimini en iyi şekilde temin edecek yaşam koşullarının sağlanmasıdır. Hakim, velayetin kime verileceğine karar verirken, bu ilke çerçevesinde somut durumu çok yönlü olarak değerlendirir.


Hakimin Değerlendirme Kriterleri


Hakim, kararını verirken aşağıdaki gibi birçok faktörü göz önünde bulundurur:


  • Çocuğun Yaşı: Özellikle çok küçük yaştaki (0-3 yaş) çocukların anne bakım ve şefkatine daha fazla muhtaç olduğu kabul edilir. Ancak bu mutlak bir kural değildir; annenin durumu velayet görevini yerine getirmeye uygun değilse, velayet babaya da verilebilir.

  • Çocuğun Görüşü: Mahkeme, idrak (anlama ve kavrama) yaşına gelmiş çocukların velayet konusundaki kendi düşünce ve tercihlerini dinler. Çocuğun beyanı tek başına belirleyici olmasa da hakimin kararında önemli bir etkendir.

  • Ebeveynlerin Durumu: Ebeveynlerin yaşam tarzları, ahlaki durumları, psikolojik sağlıkları, çocuğa ayırabilecekleri zaman, sunabilecekleri maddi ve manevi imkanlar titizlikle incelenir.

  • Kardeşlerin Ayrılmaması İlkesi: Kardeşler arasında güçlü bir bağ olduğu varsayılır ve psikolojik gelişimleri için, özel bir durum olmadıkça, kardeşlerin birbirinden ayrılmamasına özen gösterilir.

  • Çocuğun Alışkanlıkları: Çocuğun alıştığı sosyal çevre, okulu, arkadaşları gibi mevcut düzeninin mümkün olduğunca bozulmamasına dikkat edilir.


Geçici Velayet, Kalıcı Velayet ve Ortak Velayet


  • Geçici Velayet: Boşanma davası süresince, çocuğun kimin yanında kalacağını belirlemek amacıyla verilen tedbir niteliğinde bir karardır. Dava sonunda değişebilir.

  • Kalıcı Velayet: Boşanma kararıyla birlikte verilen ve davanın nihai sonucunu oluşturan velayet kararıdır.

  • Ortak Velayet: Son yıllarda Türk hukukunda da uygulama alanı bulan ortak velayet, boşanma sonrasında ebeveynlerin velayet hakkını birlikte kullanmaya devam etmeleridir. Bu kararın verilebilmesi için ebeveynlerin bu konuda anlaşmış olmaları, aralarında iş birliği ve iletişim kurma potansiyelinin bulunması ve en önemlisi ortak velayetin çocuğun üstün yararına hizmet etmesi gerekir.


4.2. Kişisel İlişki Tesisi: Çocuğun Diğer Ebeveynle Bağını Koruma Hakkı


Velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin, çocuğuyla düzenli olarak görüşme, vakit geçirme ve bağ kurma hakkı vardır. Bu durum, "kişisel ilişki tesisi" olarak adlandırılır. Bu, sadece ebeveynin bir hakkı değil, aynı zamanda ve daha da önemlisi, çocuğun her iki ebeveyniyle de sağlıklı ve düzenli bir ilişki sürdürme hakkıdır.


Kişisel ilişkinin nasıl kurulacağı, mahkeme kararında detaylı bir şekilde belirtilir. Genellikle şu şekilde düzenlenir:


  • Hafta sonları (örneğin, ayda iki hafta sonu yatılı olarak).

  • Dini bayramlar (örneğin, bir gün biri, bir gün diğeri veya dönüşümlü olarak).

  • Yarıyıl (sömestr) ve yaz tatilleri (örneğin, yaz tatilinin belirli bir süresi).

  • Babalar Günü, Anneler Günü gibi özel günler.


Bu düzenleme yapılırken çocuğun yaşı, okulu, sağlık durumu ve diğer özel ihtiyaçları göz önünde bulundurulur. Amaç, çocuğun velayeti almayan ebeveynle olan bağının kopmamasını ve ebeveynin çocuğun hayatındaki rolünün devam etmesini sağlamaktır.



Bölüm V: Dava Sürecinin Adımları: Dilekçeden Karara


Boşanma davasının hukuki süreç adımlarını gösteren infografik: dilekçe, duruşma, karar

Boşanma davası süreci, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) belirlenmiş katı ve sıralı usul kurallarına tabidir. Bu adımların ve yasal sürelerin doğru bir şekilde takip edilmesi, davanın esası kadar önemlidir. Zira usulde yapılacak basit bir hata, örneğin bir dilekçeyi yasal süresi içinde sunmamak, davanın esasına ilişkin çok ciddi hak kayıplarına yol açabilir. Bu durum, hukuki süreçlerin neden sezgisel olmadığını ve profesyonel bir rehberliğin bu usul mayın tarlasında ne kadar kritik olduğunu göstermektedir. Vatandaşın bu adımları genel hatlarıyla bilmesi, davasının hangi aşamada olduğunu anlamasına ve süreci daha bilinçli takip etmesine yardımcı olur.


1. Adım: Dava Dilekçesi ve Başvuru:

Süreç, davacı tarafın, boşanma sebeplerini, boşanmaya bağlı taleplerini (velayet, nafaka, tazminat vb.) ve bu iddialarını destekleyen delilleri içeren bir dava dilekçesi hazırlamasıyla başlar. Bu dilekçe, gerekli harç ve masraflar ödenerek yetkili Aile Mahkemesi'ne sunulur ve dava resmen açılmış olur.


2. Adım: Dilekçelerin Teatisi (Karşılıklı Sunulması):

Mahkeme, dava dilekçesini davalı tarafa tebliğ eder (resmi olarak bildirir). Davalının, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süresi içinde "cevap dilekçesi" sunma hakkı vardır. Bu dilekçeyle davacının iddialarına yanıt verir ve kendi savunmasını ve taleplerini ileri sürer. Bu aşama, davacının "cevaba cevap" ve davalının da "ikinci cevap" dilekçesi sunmasıyla devam edebilir. Bu aşamanın sonunda, tarafların iddia ve savunmaları yazılı olarak tamamlanmış olur.


3. Adım: Ön İnceleme Duruşması:

Dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra, mahkeme bir duruşma günü belirler. Bu ilk duruşmaya "ön inceleme duruşması" denir. Bu duruşmada hakim, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları konuları tespit eder, onları uyuşmazlığı sulh (anlaşma) yoluyla çözmeye teşvik eder ve davanın ilerleyen aşamaları için bir yol haritası çizer. Hangi delillerin toplanacağına, kimlerin tanık olarak dinleneceğine bu duruşmada karar verilir.


4. Adım: Tahkikat Aşaması:

Bu aşama, davanın esasına girildiği, delillerin toplandığı ve tartışıldığı en uzun ve en önemli evredir. Tahkikat aşamasında birden fazla duruşma yapılabilir. Bu duruşmalarda:

-Tarafların gösterdiği tanıklar dinlenir.

-Mahkemeye sunulan belgeler ve diğer deliller incelenir.

-Gerekli görüldüyse, ilgili kurumlara (bankalar, emniyet, SGK vb.) yazılar yazılarak bilgi ve belge istenir.

-Velayet için sosyal inceleme raporu veya mal paylaşımı için bilirkişi raporu gibi uzman görüşlerine başvurulur.


5. Adım: Sözlü Yargılama ve Karar:

Tüm deliller toplandıktan ve dosya karara hazır hale geldikten sonra, hakim "sözlü yargılama" için bir duruşma günü daha belirler. Bu son duruşmada taraflara veya avukatlarına son sözleri sorulur. Ardından hakim, dava hakkındaki nihai kararını, yani "hükmü" açıklar.


6. Adım: Karar Sonrası Süreç (İstinaf ve Temyiz):

Aile Mahkemesi'nin verdiği karardan memnun olmayan tarafın, bu karara itiraz etme hakkı vardır. Bu hukuki yola "kanun yolu" denir. Karar, öncelikle bir üst mahkeme olan Bölge Adliye Mahkemesi'ne ("İstinaf") taşınabilir. Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararının da hatalı olduğu düşünülüyorsa, belirli şartlar altında, en üst yargı mercii olan Yargıtay'a ("Temyiz") başvurulabilir. Bu süreçler tamamlanıp karar kesinleşinceye kadar boşanma hukuken gerçekleşmiş sayılmaz.



Boşanma Davaları Hakkında Sıkça Sorulan Sorular (SSS)


Soru: Boşanma davasında avukat tutmak zorunlu mudur?

Cevap: Hayır, Türkiye'de boşanma davalarında avukat tutma zorunluluğu yoktur.7 Bir kişi davasını kendisi açabilir ve takip edebilir. Ancak boşanma davaları, usul kuralları, süreler ve ispat yükümlülükleri gibi teknik detaylar içerir. Bu süreçte yapılacak bir hata, nafaka, tazminat veya mal paylaşımı gibi konularda ciddi ve geri dönülmez hak kayıplarına yol açabilir. Bu nedenle, sürecin bir uzman tarafından yönetilmesi genellikle tavsiye edilir.


Soru: Çekişmeli boşanma davası ne kadar sürer?

Cevap: Çekişmeli boşanma davalarının süresi; mahkemenin iş yoğunluğuna, delillerin toplanma hızına, tanık sayısına ve davanın karmaşıklığına göre değişir. Ortalama olarak, bu tür davalar 1.5 ila 3 yıl arasında sürebilmektedir. Anlaşmalı boşanma davaları ise genellikle tek celsede sonuçlanarak 1 ila 3 ay gibi çok daha kısa bir sürede tamamlanır.


Soru: Eşim boşanmak istemiyor, yine de boşanabilir miyim?

Cevap: Evet, boşanabilirsiniz. Eşlerden birinin boşanmak istememesi durumunda dava "çekişmeli boşanma davası" olarak görülür. Bu durumda, boşanmak isteyen tarafın (davacı), evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve bu durumun devamının kendisi için çekilmez hale geldiğini, karşı tarafın kusurlu eylemleriyle ispatlaması gerekir. Mahkeme, sunulan delilleri yeterli bulursa, diğer eş istemese dahi boşanmaya karar verebilir.


Soru: Boşanma davası masrafları ne kadardır ve kim öder?

Cevap: Boşanma davası masrafları; başvuru harcı, peşin harç, tanık ve bilirkişi ücretleri gibi kalemlerden oluşur. Bu masraflar her yıl Adalet Bakanlığı tarafından güncellenir. Davayı açan taraf, bu masrafları başlangıçta öder. Dava sonunda ise mahkeme, haksız çıkan tarafın bu yargılama giderlerini haklı çıkan tarafa ödemesine karar verir. Avukatlık ücreti ise, avukat ile müvekkil arasında Türkiye Barolar Birliği'nin belirlediği asgari ücret tarifesi rehber alınarak serbestçe belirlenir.9



Sonuç: Bilinçli Adımlarla Geleceğe Yönelmek


Boşanma süreci, hukuki karmaşıklığı ve duygusal ağırlığıyla, bireyler için zorlayıcı bir dönemdir. Bu rehberde, bir boşanma davasının temel yapı taşları olan dava türleri, hukuki sebepler, mali sonuçlar, çocukların velayeti ve yargılama sürecinin adımları gibi konular, genel bir çerçeve sunmak amacıyla ele alınmıştır. Anlaşmalı ve çekişmeli boşanma arasındaki temel farkın, tarafların geleceğini kendi iradeleriyle mi yoksa mahkeme kararıyla mı şekillendireceği arasındaki kritik bir seçim olduğu görülmektedir. Benzer şekilde, nafaka, tazminat ve mal paylaşımının birbirinden bağımsız kalemler değil, birbiriyle ilişkili bir mali denklem olduğu; velayet kararlarında ise tek mutlak ilkenin "çocuğun üstün yararı" olduğu vurgulanmıştır.


Bu zorlu süreçte bilgi sahibi olmak, paniğe kapılmak yerine durumu daha sakin, bilinçli ve kontrollü bir şekilde yönetme gücü verir. Haklarınızı ve yükümlülüklerinizi bilmek, daha sağlıklı kararlar almanıza, gerçekçi beklentiler oluşturmanıza ve geleceğinizi daha sağlam temeller üzerine inşa etmenize olanak tanır.

Yasal Uyarı: Bu internet sitesinde yer alan tüm içerikler yalnızca bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, hukuki tavsiye niteliği taşımamaktadır. Burada yer alan bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak doğrudan veya dolaylı zararlardan Avukat Mete Şahin sorumlu tutulamaz. Bu siteyi ziyaret etmek, Avukat Mete Şahin ile bir avukat-müvekkil ilişkisi kurmaz. Hukuki sorunlarınız için mutlaka bir avukata danışmanız tavsiye edilir.


Son Yazılar

Hepsini Gör
Aile Konutu Şerhi Nedir ve Tapuya Nasıl İşlenir?

Aile konutu şerhi, evli çiftlerin yaşadığı konutun eşin rızası olmadan satılmasını engelleyen önemli bir hukuki koruma mekanizmasıdır. Bu yazıda, aile konutu şerhinin ne olduğu, nasıl işlediği ve tapu

 
 
 

Yorumlar


bottom of page