top of page

Düğün Takıları Paylaşımı 2025: Yargıtay'ın Emsal 2024 Kararı Sonrası Yeni Dönem

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Mete ŞAHİN
    Av. Mete ŞAHİN
  • 4 gün önce
  • 8 dakikada okunur

Giriş: Aile Hukukunda Ezber Bozan Gelişme - Düğün Takılarında Yeni Dönem


Düğün takıları paylaşımı ve Yargıtay 2024 kararı; Ankara’da boşanma ve ziynet alacağı süreçlerini anlatan temsili görsel
Yargıtay 2. HD’nin 04.04.2024 tarihli kararı ile düğün takılarında “cinsiyete özgü olan sahibinindir, diğerleri kime takıldıysa onundur” ilkesi öne çıktı.

Türk aile hukukunda, nesillerdir bilinen ve boşanma davalarının seyrini belirleyen temel bir kural, yakın zamanda Yargıtay tarafından kökten değiştirilmiştir. Düğünde takılan ziynet eşyalarının mülkiyetine ilişkin yerleşik içtihat, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 04.04.2024 tarihli, 2023/5704 Esas ve 2024/2402 Karar sayılı ilamı ile yeni bir döneme girmiştir. Bu karar, sadece hukuki bir metin olmanın ötesinde, toplumun evlilik ve mal paylaşımına bakışını yansıtan, boşanma sürecindeki binlerce çift için doğrudan sonuçlar doğuran bir milat niteliğindedir.

Bu kapsamlı makalede, aile hukukunda ezber bozan bu önemli gelişmenin tüm detayları ele alınacaktır. Yargıtay'ın terk ettiği eski kuralın ne olduğu, yeni kararın getirdiği kriterlerin neler olduğu ve bu değişimin boşanma davalarındaki pratik yansımaları adım adım incelenecektir. Bu karar, yargının geleneksel olarak kadını ekonomik olarak daha korumasız gören ve bu nedenle tüm ziynetleri ona ait sayan korumacı yaklaşımdan, evliliği eşit bir ortaklık olarak gören ve delillere dayalı, daha adil bir paylaşımı hedefleyen modern bir anlayışa geçtiğini göstermektedir. Bu geçiş, artık ziynet eşyası davalarının odağını hukuki bir varsayımdan, somut delillerin tartışıldığı bir ispat sürecine kaydırmaktadır.


Yargıtay'ın Yıllardır Süregelen İçtihadı: "Eski Kural" Neydi?


Yargıtay'ın 2024 tarihli bu emsal kararından önce, Türkiye'deki boşanma davalarında düğün takılarının kime ait olduğu sorusunun cevabı son derece net ve kesindi. Yıllardır istikrarlı bir şekilde uygulanan içtihada göre, düğün sırasında takılan tüm ziynet eşyaları, kadına yapılmış bir bağış (hibe) olarak kabul edilir ve Türk Medeni Kanunu'nun 220. maddesi uyarınca onun kişisel malı sayılırdı.

Bu kuralın temelini oluşturan ve davalarda sıkça atıf yapılan ilke, "kim tarafından, kime takılırsa takılsın" prensibiydi. Bu prensip uyarınca, takının damadın ailesi tarafından damada takılması veya geline takılması arasında hukuken hiçbir fark bulunmuyordu; her iki durumda da ziynet eşyası yasal olarak kadının mülkiyetine geçiyordu. Bu yaklaşımın altında yatan sosyo-ekonomik gerekçe, ziynet eşyalarının kadın için bir tür ekonomik güvence teşkil ettiği ve olası bir boşanma durumunda kadının mağduriyetini önlemeyi amaçladığı düşüncesiydi.

Ancak bu kuralın katı ve mutlak yapısı, zamanla bazı adaletsizlik algılarına yol açabiliyordu. Özellikle kısa süren evliliklerde, damadın ailesi tarafından yapılan yüklü miktardaki takıların tamamının yasal olarak kadına ait sayılması, hediye verenin niyeti ile hukuki sonuç arasında bir çelişki yaratıyordu. Hukuki sonucun, hayatın olağan akışına ve tarafların adalet duygusuna ters düştüğü bu gibi durumlar, yerleşik içtihadın yeniden gözden geçirilmesi yönündeki baskıyı artırmış ve nihayetinde 2024 tarihli köklü değişikliğe zemin hazırlamıştır.


Milat Niteliğindeki Karar: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E.2023/5704, K.2024/2402


Yargıtay'ın yeni kararı, eski kuralın tek tip ve mutlak yapısını terk ederek, ziynet eşyalarının mülkiyetini belirlemede çok katmanlı ve delile dayalı yeni bir sistem getirmiştir. Artık mahkemeler, bir ziynet eşyasının kime ait olduğuna karar verirken hiyerarşik bir sıra izleyecektir.

  1. Taraflar Arası Anlaşma: Öncelikle, eşlerin düğün takılarının paylaşımına ilişkin kendi aralarında yaptıkları bir anlaşma olup olmadığına bakılacaktır. Geçerli bir anlaşma varsa, paylaşım bu anlaşmaya göre yapılır.

  2. Yerel Örf ve Adet: Eğer taraflar arasında bir anlaşma yoksa, o yöreye özgü, ziynetlerin paylaşımını düzenleyen bir örf ve adetin varlığı araştırılacaktır. Taraflardan biri böyle bir örf ve adetin varlığını iddia eder ve ispatlarsa, mahkeme bu kuralı uygulayacaktır.

  3. Yargıtay'ın Belirlediği Yeni Genel Kurallar: Yukarıdaki iki durumun da söz konusu olmadığı hallerde, Yargıtay'ın belirlediği ve aşağıda detaylandırılan yeni genel kurallar devreye girecektir.

Bu yeni yaklaşım, ziynet alacağı davalarının doğasını temelden değiştirmiştir. Artık dava, hukuki bir varsayımın kabulüne değil, somut olguların ispatına dayanmaktadır. Bu durum, özellikle düğün videoları ve fotoğrafları gibi görsel kanıtların önemini olağanüstü derecede artırmıştır. Eski sistemde mülkiyet bir varsayım olduğu için deliller genellikle takının varlığını ispatlamaya odaklanırken, yeni sistemde deliller, hangi takının kime takıldığını, takının cinsiyete özgü olup olmadığını ve bir keseye konulup konulmadığını ispatlamanın merkezine oturmuştur.


Kural: Cinsiyete Özgü Takılar Sahibinindir


Yeni içtihadın en net kurallarından biri, takının niteliğiyle ilgilidir. Bir ziynet eşyası, kültürel olarak açıkça bir cinsiyete özgü ise, kime takıldığına bakılmaksızın o cinsiyete ait kabul edilir:

  • Kadına Özgü Ziynet Eşyaları: Burma bilezik, gerdanlık, kolye, küpe gibi takılar, geleneksel olarak kadına özgü kabul edildiğinden, düğünde erkeğe takılmış olsalar bile kadının kişisel malı sayılacaktır.

  • Erkeğe Özgü Ziynet Eşyaları: Erkek saati, kol düğmesi gibi eşyalar ise erkeğe özgü kabul edilir ve bunlar da kadına takılsa dahi erkeğin kişisel malı olarak değerlendirilir. Bu kural, erkeğin de düğünde kendisine ait kişisel mal niteliğinde hediye alabileceğini yasal olarak tescil etmesi bakımından önemlidir.


Kural: Cinsiyet Ayrımı Olmayanlar Kime Takıldıysa Onundur


Yeni kararın en devrimci yönü, cinsiyete özgü olmayan ziynet eşyalarıyla ilgilidir. Çeyrek altın, gram altın, cumhuriyet altını ve nakit para gibi her iki cinsiyet tarafından da kullanılabilen veya yatırım aracı olarak görülen ekonomik değerler, artık fiziksel olarak kime takıldıysa veya verildiyse ona ait sayılacaktır. Bu, eski "her şey kadına aittir" kuralını doğrudan tersine çeviren en temel değişikliktir. Artık damadın yakasına iğnelenen bir çeyrek altın, yasal olarak damadın kişisel malıdır.


Kural: Takı Sandığı veya Kesesine Konulanlar


Düğünlerde takıların doğrudan gelin veya damada takılmayıp ortak bir sandık, kese veya torbada toplanması yaygın bir uygulamadır. Yargıtay, bu durum için de tamamen yeni bir kural getirmiştir:

  • Eğer keseye veya sandığa atılan eşya, bilezik gibi kadına özgü veya saat gibi erkeğe özgü bir nitelik taşıyorsa, mülkiyeti yine o cinse ait olmaya devam eder.

  • Ancak, keseye veya sandığa çeyrek altın, para gibi cinsiyete özgü olmayan ekonomik değerler atılmışsa, bunlar artık eşlerin ortak malı (paylı mülkiyetinde) kabul edilecektir. Bu, eski içtihatta bulunmayan ve evlilik birliğinin ortak başlangıç sermayesi oluşturma mantığına uygun, önemli bir yeniliktir.


Eski ve Yeni Kuralların Karşılaştırması: Ne Değişti?


Yargıtay'ın yeni içtihadının getirdiği köklü değişiklikleri daha net görebilmek için, eski ve yeni kuralları farklı senaryolar üzerinden karşılaştırmak faydalı olacaktır. Aşağıdaki tablo, bu değişimin özetini sunmaktadır.

Konu

Eski İçtihat (Kural Olarak)

Yeni İçtihat (04.04.2024 Kararı Sonrası)

Genel Kural

Kime takılırsa takılsın tüm ziynetler kadına aittir.

Anlaşma veya örf ve adet yoksa, takılar niteliğine ve kime takıldığına göre paylaştırılır.

Kadına Takılanlar

Kadına aittir.

Kadına aittir.

Erkeğe Takılanlar

Kadına aittir.

Erkeğe özgü ise veya cinsiyete özgü değilse erkeğe aittir. Kadına özgü ise kadına aittir.

Kadına Özgü Takılar (Bilezik vb.)

Kadına aittir.

Kime takılırsa takılsın kadına aittir.

Erkeğe Özgü Takılar (Saat vb.)

Kadına aittir.

Kime takılırsa takılsın erkeğe aittir.

Cinsiyete Özgü Olmayanlar (Çeyrek Altın vb.)

Kime takılırsa takılsın kadına aittir.

Kime takıldıysa ona aittir (kadına takılan kadının, erkeğe takılan erkeğin).

Takı Sandığına Atılanlar

Kadına aittir.

Cinsiyete özgü ise o cinse aittir. Cinsiyete özgü değilse eşlerin ortak malıdır.

İspat Yükü

Kadın, takıların varlığını ve kendisinde olmadığını ispatlar. Mülkiyet varsayımdır.

Taraflar, bir takının kendi mülkiyetinde olduğunu (kendisine takıldığını, kendisine özgü olduğunu vb.) ispatlamakla yükümlüdür.

Tablodan da açıkça görüleceği üzere, en temel değişiklikler erkeğe takılan cinsiyete özgü olmayan takılar (çeyrek altın, para vb.) ve takı sandığına konulan ortak değerler konusunda yaşanmıştır. Erkek eş, artık kendisine takılan bu tür hediyeler üzerinde yasal bir hak iddia edebilirken, ortak kesede toplananlar da adil bir paylaşıma konu olacaktır.


Yeni Kararın Pratik Sonuçları ve İspat Yükü


Yargıtay'ın bu kararı, teorik bir değişiklik olmanın çok ötesinde, boşanma davalarının pratiğini ve tarafların izlemesi gereken stratejileri derinden etkilemektedir. En önemli pratik sonuç, ispat yükünün artık çok daha merkezi bir rol oynamasıdır. Artık bir taraf, belirli bir ziynet eşyasının kendisine ait olduğunu iddia ediyorsa, bu iddiasını somut delillerle desteklemek zorundadır.

Mahkemeler artık şu delillere daha fazla önem verecektir:

  • Düğün Videoları ve Fotoğrafları: Hangi takının, kim tarafından, kime takıldığının en net kanıtı görsel kayıtlardır. Bu kayıtlar, davaların sonucunu belirlemede kilit rol oynayacaktır.

  • Tanık Beyanları: Görsel kayıtların olmadığı veya yetersiz kaldığı durumlarda, düğüne katılan ve takı merasimine şahit olan kişilerin ifadeleri önem kazanacaktır.

  • Bilirkişi Raporları: Bir takının "kadına özgü" mü yoksa "erkeğe özgü" mü olduğu konusunda bir anlaşmazlık çıkarsa, mahkeme bu konuda uzman bir bilirkişiden rapor alabilir. Ayrıca, iadesi talep edilen ziynetlerin güncel değerinin tespiti için de bilirkişi incelemesi esastır.

Bu yeni delil odaklı yaklaşım, bazı potansiyel sonuçları da beraberinde getirmektedir. Eski kuralın netliği, her ne kadar bazen adil olmasa da, davaların daha öngörülebilir ve hızlı sonuçlanmasına olanak tanıyordu. Yeni kuralların getirdiği detaylı ve katmanlı yapı ise, daha adil sonuçlar üretme potansiyeli taşımakla birlikte, ispat tartışmalarını artırabilir. "O çeyrek altın bana mı takıldı, yanımdaki kişiye mi?", "Bu bileklik modeli unisex değil mi?" gibi yeni tartışma alanları, davaların karmaşıklığını ve potansiyel olarak maliyetini artırabilir. Bu nedenle, boşanma sürecindeki tarafların, delillerini titizlikle toplaması ve hukuki süreci bir uzman avukat rehberliğinde yürütmesi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.


Sıkça Sorulan Sorular (SSS)



Soru 1: Yargıtay'ın bu yeni kararı ne zamandan itibaren geçerli?


Yargıtay içtihatları, kanunlar gibi belirli bir tarihte yürürlüğe girmez. Yargıtay'ın bu yeni görüşü, kararın verildiği 04.04.2024 tarihinden itibaren, görülmekte olan ve henüz kesinleşmemiş tüm davalara uygulanacaktır. Yani, davanız bu tarihten önce açılmış olsa bile, karar henüz kesinleşmediyse mahkemeniz bu yeni ilkelere göre değerlendirme yapacaktır.


Soru 2: Düğünde takılan paralar için durum nedir?


Düğünde takılan nakit paralar, çeyrek altın gibi cinsiyete özgü olmayan ekonomik değerler olarak kabul edilir. Dolayısıyla, Yargıtay'ın yeni kuralları paralar için de geçerlidir. Geline verilen veya takılan paralar geline, damada verilen veya takılan paralar damada ait olacaktır. Ortak bir keseye veya sandığa konulan paralar ise eşlerin ortak malı sayılacaktır.


Soru 3: Erkek, kendisine takılan takılar için artık dava açabilir mi?


Evet. Yeni karar, erkeğin de ziynet alacağı davası açabilmesinin önünü net bir şekilde açmıştır. Eski içtihatta erkeğin bu yönde bir talepte bulunması neredeyse imkansızken, yeni kurallar uyarınca erkek, kendisine takılan erkeğe özgü (saat vb.) veya cinsiyete özgü olmayan (çeyrek altın, para vb.) ziynetlerin iadesini talep edebilir.


Soru 4: Düğün videosu veya fotoğrafım yoksa takıları nasıl ispat ederim?


Görsel kanıtların olmaması ispatı zorlaştırsa da imkansız kılmaz. Bu durumda en önemli delil tanık beyanlarıdır. Düğünde kimin ne taktığını gören, bilen kişilerin mahkemede tanıklık yapması, iddiaları destekleyebilir. Bunun yanı sıra, takıların satın alındığına dair faturalar veya kuyumcu kayıtları gibi belgeler de dolaylı delil olarak sunulabilir.


Soru 5: Takılar evliliğin ortak giderleri için bozdurulduysa ne olur?


Bu durum, takıların hangi koşulda bozdurulduğuna bağlıdır. Eğer bir eş, diğerinin rızası ve onayı olmadan takıları alıp harcamışsa, iade yükümlülüğü devam eder. Ancak, takılar her iki eşin ortak kararıyla ve "geri iade edilmemek üzere" ev, araba alımı, borç ödemesi gibi ortak bir amaç için harcandıysa, iade talep etmek zorlaşabilir. Yargıtay'ın bu konudaki genel eğilimi, "geri verilmek üzere" alındığı kararlaştırılan veya bu niyetle verilen takıların iade edilmesi gerektiği yönündedir. Bu durumda, takıların geri verilmemek üzere harcandığını ispat etme yükü, takıları harcayan eşe aittir.


Soru 6: Ziynet alacağı davası ne zaman açılabilir? Zamanaşımı var mı?


Ziynet alacağı davası, boşanma davası ile birlikte veya boşanma davası kesinleştikten sonra ayrı bir dava olarak açılabilir. Zamanaşımı süresi, talebin niteliğine göre değişir:

  • Aynen İade Talebi: Eğer takılar mevcutsa ve aynen iadesi isteniyorsa, bu talep mülkiyet hakkına dayandığı için herhangi bir zamanaşımı süresine tabi değildir.

  • Bedel İadesi Talebi: Eğer takılar satılmış, kaybolmuş veya harcanmışsa ve bu nedenle bedelinin (parasal karşılığının) ödenmesi talep ediliyorsa, bu bir alacak davası niteliği kazanır ve boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.


Soru 7: Anlaşmalı boşanmada takılar ne olur?


Anlaşmalı boşanmalarda taraflar, boşanmanın tüm sonuçları gibi ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda da serbestçe anlaşabilirler. Hazırlayacakları anlaşmalı boşanma protokolüne, takıların kimde kalacağı, iade edilip edilmeyeceği veya nasıl paylaşılacağı yönünde bir madde ekleyebilirler. Mahkeme, tarafların bu anlaşmasını onaylayacak ve karar bu yönde kesinleşecektir. Bu nedenle, anlaşmalı boşanmalarda Yargıtay'ın yeni içtihadı değil, tarafların kendi iradeleri ve anlaşmaları esas alınır.


Sonuç ve Değerlendirme


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2023/5704 E., 2024/2402 K. sayılı kararı, Türk aile hukukunda düğün takılarının paylaşımına ilişkin yerleşik anlayışı temelden değiştiren, tarihi bir adımdır. "Kime takılırsa takılsın tüm ziynetler kadına aittir" şeklindeki mutlak ve tek tip kural terk edilmiş; yerine taraflar arası anlaşmayı, yerel örf ve adetleri ve nihayetinde takının niteliği ile kime takıldığı gibi somut olguları esas alan, daha adil ve delile dayalı bir sistem getirilmiştir.

Bu yeni dönem, evliliği eşitler arası bir ortaklık olarak gören modern toplum anlayışının hukuk sistemine bir yansımasıdır. Karar, erkeğin de düğünde kendisine ait hediye alabileceğini tanırken, ortak birikim mantığıyla takı sandığına konulan değerleri paylı mülkiyete tabi tutarak daha dengeli bir çözüm sunmaktadır. Ancak bu yeni yaklaşım, boşanma sürecindeki taraflara ve hukukçulara da yeni sorumluluklar yüklemektedir. Artık davaların kaderi, hukuki bir varsayıma değil, düğün videolarından tanık beyanlarına kadar uzanan somut delillerin titizlikle toplanıp mahkemeye sunulmasına bağlıdır. Ziynet eşyası paylaşımı, Aile Hukukunun en karmaşık ve hassas alanlarından biri olmaya devam etmektedir ve bu süreçte hak kaybı yaşamamak adına güncel içtihatları bilen bir hukuk uzmanından destek almak büyük önem taşımaktadır.


Yasal Uyarı


Bu makale, yalnızca genel bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır ve hukuki tavsiye niteliği taşımaz. İçerikte yer alan bilgiler, yasal danışmanlık hizmeti yerine geçmez ve avukat-müvekkil ilişkisi kurmaz. Her hukuki durumun kendine özgü koşulları bulunmaktadır ve bu nedenle, özel durumunuzla ilgili hukuki bir değerlendirme ve yönlendirme için mutlaka bir avukata danışmanız tavsiye edilir.


Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page